KÜRD VE KURDİSTAN GERÇEKLİĞİ VE OLACAKLAR

0
1832

Türkiye’nin kuruluşunun resmileştiği 1923 yılından bugüne, kürd halkına dayatmış olduğu barbarca zulum ve asimilasyon ile soykırım uygulanması gerçeği var. Merhum Sayın Turgut Özal’ın dışında, Türkiye devleti adına kürd sorununa gerçekçi bir çözüm düşünen başka bir lider veya iktidar yoktur. Bu da bilinen bir gerçektir. Kürd halkı kendi baba vatanlarında kendileri için temel insani haklarını istemeleri bile terör suçu sayıldı ve kürd halkı “Vatan haini” gibi çirkin bir aşağılanmayla itham edildi. Bu bir gerçektir ve bugünde Türkiye’de bu zulum dayatması, soykırım uygulaması devam ediyor. Hak talebinde bulunanların hepsi terörist ve vatan haini suç ve çirkin aşağılanmayla itham ediliyor. Bu gerçekler inkar edilemez. Bu gerçekler karşısında kürd halkının önünde iki seçenek vardır.

  1. Barbarca zulum dayatmasıyla, asimilasyon ile soykırım uygulanmasına boyun eğmek. Yok olmayı kabul etmek. Yok olurken çirkin suçlamaları ve aşağılayıcı ithamları da kabul etmek. Bunların hiçbirisini hiçbir kürd kabul etmez. Bay Erdoğan’ın yakın çevresinde olan kürd şahsiyetler de böylesi aşağılanmayı ve kürd’lüğün imhasını kabul etmez. Bunun bir gerçek olduğunu kabul etmezsek kendimizi kandırmış oluruz.
  2. Kürd halkı kendi baba vatanını işgalcilerin elinden alabilmek için birlikte hareket edecek. Böylece zorbaca zulum dayatmasında, asimilasyon ile soykırımdan kurtulmak için Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesini sağlayacaklardır. Çünkü kürd halkı için başka seçenek kalmadığı da bir gerçektir.

Kürd halkı bu ikinci seçeneği tercih etmek zorundadır. Zorunda’dır çünkü kürd halkı kendi soyunun yok olmasına razı olmaz, izin de vermez. Bu ikinci seçenekle kürd halkı, çirkinleşerek yok olmayı red etmiştir. Kürd halkı kendi baba vatanında özgürce ve onurlu  yaşamak için ölümü kucaklamıştır. Kürd halkının her dönemde temsilciliğini üstlenmiş olan çevreler Türkiye’nin yetkilileriyle görüşmeler sonucu barışçıl bir çözüm yolunu talep etmiş ve zorlamış oldukları da bir gerçektir. Tüm çevrelerin çabaları Türkiye devleti yetkilileri tarafından terörize edilerek sonlandırılmıştır. Bunlar da bilinen gerçeklerdir. Bu nedenlerden ötürü kürd halkı kendilerine destek olacak yandaş aramak ve bulacakları yandaş ile birlikte hedeflerine ulaşmak için arayışlara girdiler. Var olan seçenekler çerçevesinde en doğru ve güvenilir olan ABD önderliğindeki uluslararası güç ile anlaşma sonucu birlikte hareket ederek Irak’ı Saddam diktatörlüğünden kurtardılar. Güney Kurdistan da böylece kürd güçlerinin denetimine geçti. Bu da bilinen bir gerçektir.

Şimdi Suriye’de aynı durum gelişiyor. Aynı durum Rojava için de oluştu bile. Bu durum İran ve Türkiye’de de olacak. Bay Erdoğan gibi orta doğu’nun tüm devletleri ve liderleri de bu gerçeği biliyorlar. Bunun önüne geçmek, buna engel olmak mümkün değildir. Bu plana engel olmaya çalışmak daha çok kan akmasına, yıkım ve tahribatın oluşmasına neden olur. Ancak sonuç değişmez. On tane daha İşid ve el nursa veya Özgür Suriye gibi örgütler kursanızda, kırk tane sahte hizbıl kontra kursanız da, sayısı dört yüz bin civarında olan Türkiye’nin askeri personelinin yanı sıra rakamı dört milyona çıkarsanız da sonuç değişmeyecektir. Türkiye devletinin yöneticilerinin de çok iyi bildiği bu karar uygulanacaktır.

Benim ısrarlı çağrılarım, Türkiye devlet yetkililerinin kafalarını kumun altından çıkararak bildikleri bu gerçekler çerçevesinde, kürd halkıyla düşman kalmaktansa kürd’lerle iyi komşuluk ilişkilerinin şartlarını oluşturmalarıdır. Türkiye ve kendilerini Türk olarak kabul eden insanlar-vatandaşlar içinde en doğru karar en olumlu sonuç budur. Türkiye devlet yöneticileri gerçekçi olmak zorunda-dırlar. İnkar ve imha politikasında ısrar etmek Türkiye için Felaket olacak. Türkiye’nin sınırlarının belirlenmesi ve devlet yönetim şeklinin ne olacağını belirleyecek masada Türkiye’ye yer verilmeyecektir. Kimse bunları bir kara mizah olarak görmesin. Osmanlı imparatorluğunun paylaşımında, Osmanlı devletinin hiçbir temsilcisi veya gözlemcisi masa başında yoktu. Bunu unutmayalım.

Şahsen, Türkiye’nin Suriye gibi harabe olmasını istemiyorum. Gidişat bunu gösteriyor. Kurdistan halkının temsilcileri kendi aralarında anlaşmaya varmadan ve Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletinin sınırları ve yönetim şekli netleşmeden, resmileşmeden, Irak’ta ve Suriye’de savaş bitmeyecek. Türkiye’nin aynı duruma düşmemesinin tek çaresi vardır. Türkiye devlet yöneticileri, Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesi sürecine katkıda bulunmak amacıyla kürd halkının temsilcileriyle ve ortaklarıyla birlikte hareket etmeleri tek çıkar yoldur. Olacak olan budur. Kürd halkı mecbur bırakıldı. Kürd halkı ölüm ve kalım arasında tercihini yaptı. Kürd halkı, ABD ile olmazsa kendilerine başka bir ortak-yandaş bulacaklardı. Kürd halkı kendilerine yandaş bulma çalışmaları uzun sürerse-uzun sürseydi, Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesi uzayabilirdi. Kürd halkının kendilerinin buna hazır olmaları ve bir Dünya gücüyle anlaşmaya varması bu kararın uygulanmasının tarihini etkiler, o kadar. Bir yılmı on yılmı veya yüz yıl mı, hepsi bu. Şimdi gelinen aşama arayış sürecinin aşıldığı noktadır. Kararın uygulanış süreci başlamıştır. Türkiye’yi yönetenler, kürd halkının temsilcileriyle anlaşarak daha az insanın ölmesi ve daha az tahribatın oluşmasını sağlayabilirler. Uygulanacak kararı değiştiremez kimse. Osmanlının parçalanmasının kararının değiştirilemediği gibi Kurdistan’ın parçalanıp paylaşıldığı gibi. Bir çok örnek verebiliriz.

Bugün için orta doğu da istikrarın oluşabilmesi için Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesi gerekiyor. Birinci Dünya savaşından sonra kürd halkına ve Kurdistan ülkesine karşı yapılmış olan haksızlığın giderilmesi gerekiyor. Kürd halkının soykırıma maruz kalmaktan kurtulması gerekiyor. Daha birçok neden sayabiliriz ki, Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesini zorunlu hale getirmiştir.

Bu kararı veren güç bu kararı uygulayacaktır. Türkiye’nin Şengal ve Karaçok’a son saldırısı bu kararın uygulanmasını hızlandırdı. Dolayısıyla Sayın Erdoğan on altı Mayıs’ta ABD’ye gitmeden önce bizim uyarımızı dikkate alarak yeni bir projeyle giderse Türkiye için ve bölge için yararlı olur.

Bay Erdoğan, ya Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesini kabul ederek, Türkiye ve Kurdistan gibi bölgede daha az insanın ölmesine ve Türkiye’nin harabe olmasına engel olabilecek. Bu projeyi kabul etmezse, bu projenin kararı zorla uygulanacak. Bunun alternatifi yoktur. Bunun şakası da yoktur. Kendilerini Türk kabul edenler bu söylemimizin duygusal bir temenni olmadığını bilsinler ve olacakları görsünler.

Kürd halkı ve temsilcilerinin kendi konumlarını çok doğru değerlendirmeleri zorunludur. Kurdistan’ın tüm siyasi yapılanmalarının temsilcileri ve etkin Kurd şahsiyetleri bu proje için müşterek hareket etmenin, tüm Kurdistan’ı temsil edecek Kurd kurumunun resmileşmesini sağlamayı acilen yerine getirmeleri gerektiğini görmelerinin zamanıdır.

Dem a we xweş.

Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin