Kürtlerin soylu ve kahraman bir halk olduğu artık bütün dünyaca kabul görmekte. Kürtlerin kendi iç çelişkilerini bir kenara bırakıp ulusal birlik sağlanması için dünyayı yöneten güçlerin bunu Kürtlere dayatması, Kürtlerin değil de Kürt siyasi hareket ve partilerin ayıbıdır. Bugün Kürtlerin ulusal birliğini istemeyen bir tek Kürt gösteremezsiniz. Bunun tersini söyleyen, Kürt Ulusal Birliğini istemiyorum diyen varsa da O Kürt olmaktan çıkmış, asimile olmuş, benliğini yitirmiş kişidir ancak. Şahsen her zaman söylerim “Kürdün kötüsü düşmanın, işgalcilerin iyisinden daha değerli olmalıdır”.
Ulusal Kurtuluş Mücadelesi sadece politik ve siyasi talepleri içermez. Bir ulusu ulus yapan bütün talepleri içerir. Bugün Kürdistan ‘da politik siyasi zulüm kadar ekonomik zulüm, sosyal zulüm, hukuki zulüm hatta ekolojik zulüm söz konusudur. Kürdistan’ da siyaset yapan bütün parti, hareket ve şahsiyetler bu zulümlerin sadece politik siyasi boyutunu dillendirmekte ve kendilerine göre çözüm ve mücadele yöntemleri geliştirmektedirler. Mesela halkımızın ekonomik anlamda yaşadıkları sıkıntılar için bir proje çözüm üretmek yerine ” kendilerini bir torba kömüre ve makarnaya satıyorlar” diye suçlayabilmektedirler.Düşman Kürdistan ‘ı işgal etmiş ve halkımıza her türlü zulmü reva görmektedir. Bunlardan bir tanesi de ekonomik zulüm dedik. Bu şekilde halkımızı kendine muhtaç hale getirmekte ve sadece ekonomik sıkıntılarının dışında başka bir şey yapmaya zamanı olmayacak bir toplum yaratmaktadır. Politik terimle biyoiktidar ile halkımızı baskı altında tutmak istemektedirler.Peki sözde Kürt ve Kürdistan davası için mücadele ettiğini söyleyen bu parti ve hareketler bu zulmü ortadan kaldırmak için tek bir proje veya çaba sahibi olmuşlar mıdır? Yoksa Kürt halkının sırtında katmerleşen bu zulümler sayesinde kendilerine eleman, militan devşirme aleti haline mi getirmişlerdir? Yoksa bu zulümlerden hem işgalciler hem de bu Kürt parti ve hareketleri çok ahlaksızca kendi çıkarları için devam etmesinden yana mıdırlar? Popülist söylemlerin arkasına saklanıp Kürt ve Kürdistan davasını bir rant kapısı haline mi getirmişlerdir? Hizmet olarak anladıkları bir iki parke taşı, Kürtçe bir tabeladan mı ibaret sanırlar? Bunu oradaki bütün parti ve hareketler için söylüyoruz. Çünkü hepsinin eline bu imkanlar geçti. Halkımızın ekonomik, sosyal, eğitim ve kültürel sorunlarını halletmek yerine ellerinde ki imkanları adeta bir rant kapısı haline getirdiler. Bu düşmanına benzeme, onun karikatürü olmaktır. Yakında birileri filan partinin Hazro ilçesi kadın kolları başkanının kocası diye kart basarsa hiç şaşırmam.
Bugün gelişmiş kuzey Avrupa ülkeleri olan Belçika ve Hollanda gibi ülkeler toprağı ve taşı dışarıdan ithal etmektedir. Dünyanın en güçlü ekonomilerinden biri olan Hollanda gibi bir ülkede taş ve toprak yoktur. Dışarıdan ithal edilen taş ile asfalt, mıcır, duvar vb inşaat malzemeleri üretilmektedir. İthal edilen topraklarda tarım yapılmaktadır. Bugün dünyanın en güçlü tarım ülkelerinden olan Hollanda ‘nın kendi toprağında birşey yetişmez. Belçika da aynı şekildedir. Tarım yapılan toprak dışarıdan ithal edilmekte ve bir karış toprak dahi değerlendirilmektedir. Kürdistan’ ın bütün zenginliklerini bir kenara koyun sadece taşı ve toprağı uzman teknokratlarca doğru bir ekonomik kalkınma hamlesi ile dünyanın en güçlü ekonomileri içine girebilir. Sadece bir köyde yetişen otlarla bir ilçenin bütün elektrik ve biyogaz ihtiyacı karşılanabilir. Sadece bir köyde yılda 3 ürün alma temelinde yapılacak bir çalışma bir ilçede tek bir yoksul “makarna ve kömüre muhtaç” aile kalmazdı. Bu imkanlar yok mudur yoksa bilinçli bir şekilde halkımıza yapılan bu ekonomik zulme ortak mı olunuyor? Yoksa halkımızın acıları üzerinden siyaset mi yapılıyor? Bu söylediklerimiz öyle çok büyük para isteyen yatırımlarda değildir. Bunu belediyelerin bütçeleri ile yapmak bile çok kolaydır. Hollanda ve Belçika 40 seneden fazladır bu şekilde yatırım yapıyor ve çok pahalı bir teknoloji de değildir. Bizim belediyelerimizin yaptığı en iyi iş ŞİKAYET etmek olmuştur. Asıl görevleri hizmet etmek olanlar sadece şikayet ediyor. Yok şu kadar borç bize bırakıldı demekle bizden bir hizmet beklemeyin anlamına getirip halka subliminal mesajlar vereceğinize halka hizmeti esas alsaydınız kayyumlar geldiğinde milyonlar ayağa kalkar size sahip çıkardı. Burada şikayet etme hakkı sadece halkımızındır. Hiç bir siyasetçinin şikayet etme hakkı yoktur. Çünkü sen halkın şikayetlerine çözüm üretme vaadi ile geliyorsun o koltuğa. Gelir gelmez de şikayet etmeye başlıyorsun. Sonra da kayyum geldi halk sahip çıkmadı deyip yine dert yanıyorsun. Kürt Halkı ne zaman nerede nasıl kime sahip çıkacağını çok iyi bilir. Yukarıda belirtilen bir tane projeyi pratiğe koysaydınız bu halk size sahip çıkardı mutlaka. Bu halk kendisinden olmayana, kendisine hizmet etmeyene sahip çıkmaz. Bir iki klikin rantı için kimse halkımızı panzerlerin, tomaların önüne atıp düşmana ezdirmeye hakkı yoktur.
Diğer bir husus bugün Kürdistan ‘da imkan sahibi olan soydaşılarımıza da büyük sorumluluk düşmektedir. Halkımızı, ideolojik çıkarlarını, parti çıkarlarını halkın çıkarları önüne koyan siyasi elitlerin eline terk edemeyiz.Hele ki düşmanın ve işgalcilerin insafına hiç bırakamayız. Gün geçmiyor ki TC kapılarında çalışmaya giden bir soydaşımız hakarete, küfüre, işkenceye maruz kalmasın. Bunu hem faşist güruhlar hemde işgalcilerin kolluk kuvvetleri sistematik bir şekilde yapmaktadırlar .Veya gün geçmiyor ki doğu Kürdistan ‘da bir kolber katledilmesin.Halkını sevmek böylesi durumların yaşanmaması için maksimum çaba sarf etmeyi gerektirir. Bu noktada her onurlu imkan sahibi Kürt soydaşımızın böylesi ekonomik faaliyetler içine girmesi gerekmektedir. Daha önce Kürdistan Birleşik Devletleri Hükümetinin yaptığı çağrılara olumlu yanıt veren ve hizmet etmeye başlayan imkan sahibi soydaşlarımıza teşekkür ederiz. Yalnız bunu yeterli görmüyor ve Kürdistan’ın dört parçasındaki bütün imkan sahibi soydaşlarımızdan aynı tutumu bekliyoruz.
Bu konuda Apê Hüseyin “bu soydaşlarımıza büyük bir sorumluluk düşmektedir. Onların bu sorumluluklarına sırtını dönmesi söz konusu olamaz. Biz yanlış siyasi politik yaklaşımları eleştirirken bu imkan sahibi soydaşlarımızın da çözüme dahil olması gerekir” dedi.
Kürt ve Kürdistan davasına bağlı olmak demek Kürdistan ‘ın dağını, taşını,havası, suyunu, çiçeğini, dikenini, yazını, kışını, hayvanını, toprağını ve insanını sevmektir.
Bugün Kürdistan’ da herkes politize olmuş ve herkes sadece kendi partisinden olanı seviyor. Hatta aileler bile farklı partilerdeler diye neredeyse düşman olmuş. Bunu da partiler kendi kitlelerine dayatıyor. Hatta kendi partilerinden ayrılanı hayin, dönek, namussuz, şerefsiz vb kavramlarla teşhir ediyorlar. Sanki yıllarca onlar için hizmet eden bir insandan değil de düşmandan bahseder gibi bahsederler. Hatta düşmandan çok kendilerinden ayrılanların teşhir ederler. Senin parti üyesi iken onurlu şerefli ve namuslu bir Kürttü. Senin partinden ayrılınca şerefini onurunu kaybı mı etti? Senin üyen olmadan önce sanki şeref ve namusu yok muydu? İnsanlara şeref ve namus dağıtan bir kurum mu oldun? Demek ki bu parti ve hareketlerin derdi başkadır.
Kürdistan Birleşik Devletleri Hükümeti olarak bu tür ayrıştırıcı, ötekileştirici, rantçı, partici, ideolojikçi bütün yaklaşımları red ediyoruz. Bize göre bütün Kürtleri kucaklamak gerekir. Hatta Kürdün kötüsünü de kucaklamak gerekir. Çünkü Kürdün kötüsü yoktur. Bize göre düşmanların ve işgalcilerin kötüleştirdiği Kürtler vardır. Ve işgalcileri Kürdistan ‘dan söküp attığımızda bu Kürtleri de rehabilitasyon merkezlerinde iyileştirmelerini sağlayacağız. Bir ulus sadece iyi insanlardan oluşmaz. Bir ulusun içinde her çeşit insan vardır. O yüzden bir bütün Kürt Ulusunu kucaklamak gerekir diyoruz. İyisini, kötüsünü, orta hallisini hepsini ama hepsini kucaklamak, sevmek ulusal bir tutum olduğuna inanıyoruz. Hangi partiden olursa olsun, hangi ideolojiye inanıyorsa inansın, hangi parçadan olursa olsun, hangi dinden mezhepten olursa olsun hepsi ulusumuzun bir parçasıdır ve değerlidir.
Yukarıda belirtilen hususlar konusunda da hükümetimiz yoğun bir çalışma içindedir. Halkımızın her türlü sorununa çözüm üretmek ve bunu sadece hizmet etmek temelinde yaparak Kürdistan ‘da bir ilki gerçekleştirmek istiyoruz. Bunu yapacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın. Yürüttüğümüz siyasi politik, diplomatik ve hukuki mücadelenin yanında halkımızın ekonomik, sosyal, eğitim ve kültürel sorunlarına çözüm üretmek için yoğun bir faaliyet söz konusudur. Somut bazı projeleri burada açıklama gereği duymuyoruz. Sonuçta ülkemiz hala işgal altında ve bu çalışmalarımız düşmanın yönelimlerine maruz kalabilir.
Apê Hüseyin ile ekonomi bakanlığı ile ilgili bir konuşmamızda bizlere “bugün Ortadoğu’nun en önemli su kaynakları Kürdistan ‘da dır. Fakat Güney Kürdistan, pet şişelerdeki suyu dahi dışarıdan ithal ediyor. Diğer birşey mesela petrol zengini olan ülkemize mazot benzin gibi petrol ürünleri dışarıdan ithal ediliyor. Bir tane rafineri yoktur. Petrol ürünlerini işletecek bir tane fabrika yoktur. Ne kadar çok çalışmamız gerektiğini geresini siz düşünün. “dedi.
Bu noktada hükümetimiz bünyesinde faaliyet gösteren arkadaşlarımız hem sosyal ekonomik şahsi faaliyetlerini sürdürüp hemde hükümet çalışmalarında paralel bir faaliyet içindedirler. Bunu da büyük bir sevgi ve inançla yapmaktadırlar. Bizim çalışma yöntem ve metotlarımız klasik parti ve ideolojik hareketler şeklinde değildir. Hükümetimiz bünyesinde yüzbinlerce kadro ve eleman ihtiyacı yoktur. Bu konuda çok seçici olmak zorundayız.
Gerçekten Kürt ve Kürdistan davasına hizmet etmek isteyen insanlarla çalışmayı bir prensip olarak kabul ettik. Çünkü Kürdistan davası bir aşk davasıdır.
Saygılarımla