Kurdîstan Halkının ülkesi gibi tüm insani hakları gasp edilmişken, hangi kişi, kurum veya devlet, ahlaki, vicdani muhasebeyle bugünkü Dünya düzenin bu trajediye sessiz kalabilir?
İnsani duygularla yaşayanlarımız, bu durumu onaylayamayacağımız gibi sessiz de kalamayız.
Dünya’yı çıkar gücü yönetiyor. Ahlak, vicdan, hak, hukuk muhasebesinin Dünya’nın yönetiminde hiçbir etkinliği yoktur.
Dünya’da etkin güçler, düzenin kanun, kural ve hak-hukuk sınırını belirlemişler.
İngiliz ve Fransız’ların öncülüğünde Osmanlı İmparatorluğunu Dünya tarihinden ve coğrafyasından yok eden koalisyon gücü, Osmanlı topraklarında yeni düzeni belirlediler. Yeni devletler kurdular. Osmanlı toprakları üstünde kurdukları devletlerin sınırlarını, yöneticilerini, yönetimlerinin düzenini, siyasi ve hukuki çerçevesini de onlar belirlediler. Onlar kararlaştırdılar. Türkiye’nin de sınırlarını onlar çizdiler. Yöneticilerini onlar atadılar. Hangi alfabeyi kullanmaları gerektiğini, giyimlerinin şeklini, yasal ve siyasal düzeninin de nasıl olacağına onlar karar verdiler. 1923 yılında Lozan’da, Fransız ve İngilizler bu kararları İsmet İnönü başkanlığında orada bulunan heyete imzalattılar. Türkiye’yi yüz yıldır adına Mustafa Kemal devrimleri diyerek Halkı kandırmaya, kendilerini de dev aynasında göstermeye çalışıyor ama doğru tarihi bilgiler izah ettiğimiz gibidir. Lozan Antlaşmalarının İngilizce ve Fransızca kayıtları, herkese açık bilgilerdir.
O dönemin egemen güçleri, Osmanlı’yı yıktılar. Osmanlı topraklarını da kendi çıkarlarına hizmet çerçevesinde yeniden düzenlediler.
Kurd Halkı, o süreçte İngiliz ve Fransız güçleriyle işbirliği yapmadıklarından dolayı, Kurdîstan’ı da kendi çıkarları çerçevesinde parçalayıp bölüştüler.
Bugün bile Türkiye’yi yöneten asalak leş kargaları gibi bütün siyasiler, eğitmenler ve tarihi okuyanlar, bu bilgilere sahiptir. Maalesef Türkiye’de İsmail Beşikçi gibi başka şerefli bir Türk daha yoktur.
Düşünün ki, Osmanlı İmparatorluğu, savaşı kazansaydı şimdi Osmanlı İmparatorluğunun topraklarında durum nasıl olurdu?
Mustafa Kemal ve yandaşları gibi Kurd Kralları, İngiliz ve Fransız’larla müttefiklik anlaşmasıyla işbirliği yapmış olsaydılar, şimdi, Kurdîstan Devleti’nin varlığıyla Orta Doğu ve Dünya düzenin şekli nasıl olurdu?
Biraz daha geriye gidip olanları değerlendirelim. 630 yılından sonra, Kurdler, Halife Ömer kumandasında Kurdîstan’ı işgal eden İslam ordusuna yenilmeseydiler, bugün Kurdlerin ve Kurdîstan’ın durumu nasıl olurdu?
Bir örnek daha verelim. Eğer Hitler ve Naziler ikinci Dünya savaşını kazansaydılar, bugün Avrupa ve Dünya düzeni nasıl bir durumda olurdu?
Bu örnekleri çoğaltıp konuyu uzatabiliriz. Örneklerle göstermek istediğim, Dünya düzeninin hiçbir döneminde hak ve hukuk belirleyici olmadı. Güç, belirleyici oldu.
Bu nedenledir ki, Kurdîstan Birleşik Devletleri’nin resmileşmesi, güçlü müttefik ortaklarla mümkündür. Bunun nasıl başarılacağı da bizim becerimize bağlıdır. Bize ulaşan bazı yorum ve eleştirilere ayrı ayrı cevap vermeye çalışırsak eğer, işimize bakamayız. Bize ulaşan iyi niyetli önerilere de ayrı ayrı değerlendirip, cevaplarını yazarsak, önemli zamanımızı alır. Bize ulaşan gevezeliklere, boşboğazlıklara, tehditlere cevap vermeye kalkarsak, görev ve sorumluluklarımızı unutmamız gerekir.
Tarihi gerçek bilgiler ve Dünya düzeninin gerçekleri ışığında ne yapmamız gerektiğini araştırıp öğrendik. Stratejimizi belirleyip yolumuzu çizdik.
Kurdîstan Birleşik Devletlerini resmileştirmenin gereğini yapıyoruz. Hiçbir güç, bizi yolumuzdan döndüremez ve hedefimize ulaşmamıza engel olamaz. Xweda bizim destekçimizdir. Xweda, Kurdîstan Birleşik Devletleri’nin resmileşmesini emretmiştir. Bunun önünde hiçbir engel olamaz. Ben olmasam da bu proje hedefine varacak. Birilerinin kafamızı, midemizi bulandırmaya yönelik zır vırlarını da umursamıyoruz. Her bijî.
06-02-2020
Saygılarımla, Hîsen Baybas