Kürt halkının kendi topraklarında uygar koşullara uygun yaşama hakkını sağlamak için niye arayışlara zorlansın? Kürt halkının bu doğal haklarının barbarca gasp edilmişliğinden kurtulmak için niye kanlı savaşlara sürüklensin? Kendi baba, dede topraklarımızda istediğimiz koşullarda yaşamak hakkımızın ölçüsünü belirlemeyi tartışmaya kimin veya hangi gücün niye hakkı olsun? Bu niye tartışma konusu olabilsin? Biz Kürtler başka halkların hak ve hukuklarına müdahale etmediğimiz, güvenliklerine tereddüt oluşturmadığımız, uluslararası kanunları ihlal etmediğimiz sürece, içişlerimizin işlerliğinde temel insani hakları koruduğumuz sürece, niye baskı ve zülüm dayatmasına maruz kalıyoruz? Bu baskı ve zülüm dayatmalarına maruz kalışımızı niye bütün dünya ve Birleşmiş Milletler ses çıkarmadan sessizce izliyor, seyrediyor ve müdahale etmiyor? Kürdistanımız niye 4/5 parçaya bölünmüş ve paylaşılmış?
Bu soruları çoğaltabiliriz. Yanıtları hepimiz biliyoruz. Bize baskı ve zülüm dayatanlar, bize ana dilimizi konuşmamızı yasaklayanlar, halkımızı sömürenler, topraklarımızı gasp edip milli servetimizi çalanlar, ülkemiz Kürdistanı 4/5 parçaya bölenler, bu barbarlığa karşı gelenlerimizi katleden işkenceler, uygulayan tutsak eden devletlerde, bu nedeni bu sorunun yanıtını biliyorlar. Biz Kürtler haklıyız, ancak güçlü değiliz. Zülüm odakları biz Kürtleri 4/5 parçaya bölmüşler, ancak biz Kürtler kendimizi binlerce parçaya bölmüşüz. Bu çok derin bir yaradır. Maalesef bunu hepimiz yaşıyoruz, görüyoruz. Herhangi bir düzeltmeye yönelik çalışma içinde değiliz ya da çalışmalarımız cılız kalıyor.
Dolayısıyla zayıfız, zayıf ve güçsüz olduğumuz için Türkiye bize karşı suç işleyerek, bizi suçlu ilan edebiliyor. Demektir ki güçlenmemiz gerekiyor. Kürdistan topraklarının her karışında etkin olan her birey ve siyası kişilikler Kürtler arası birliği sağlamaya çalışmalıdırlar. Her siyasi kurum, örgüt, parti ve iktidar Rojava ve bölgesel Kürdistan hükümeti gibi çevreler, acilen Kürtler arası birliği sağlamaya ve Kürdistan’ın halkının çıkarlarını korumak için birlikte hareket etmenin kurumlarını oluşturup kalıcılaştırmalıdırlar. Acilen bu sağlanmalıdır. Güçlenmek için birinci derecede gereksinim budur. Birlikte hareket edebilmenin kurumlarını oluşturmak ve bu duyguyu bu gereksinimi kabul etmek, tanımak gereğini yapmak için de kurumlaşmak acil gereksinimdir. Gerisi kendiliğinden gelir. Bizler birbirimizle konuşurken, daha çok hangi düşman kötüdür, gibi basit teoriler yerine, nasıl birlikte hareket edelime yanıt aramalıyız. Hangi düşman daha güçlüyse o düşmanın iyiliğini, ya da kötülüğünü, ya da varlığını tartışma konusu yapmamalıyız. Hangi düşman daha çok kötü ise aynı şekilde o düşmanın duruşunu etkilememelidir. Bizlerde bu tür konularla kendimizi avutmamalı ve bu tür konularla; biz enerjimizi zamanımızı yitirmemeliyiz. ”Bizler nasıl birlikte hareket edebiliriz”? Bunu her şeyden önce belirlemeli ve sağlamalıyız. Bu hepimizin, her Kürt bireyinin ve her siyasi Kürt kurumunun, birinci derecede görevidir. Bunu sağlamak içinde siyasi ve tüm sivil toplum örgütleri adına temsilcilerinin çalışmaları olmalı. Akademisyenler bu alanda çalışmalar yapmalı. Tüm etkin bilgili bireylerden yararlanılmalı ve birlikte hareket edebilmenin koşulları oluşturulmalı, kalıcılaştırılmalı.
Ayrıca bize zülüm eden, bize terör uygulayan çevreler, bizi terörist diyebiliyorlarsa ve bizde bunun ne kadarında haklı veya haksız olduğumuzu tartışıyorsak, biz kendi sorunumuzun bilincinde değiliz demektir. Sorunumuzun bilincinde olmadığımız sürece de; çözümünü sağlamak içinde gerektiği gibi mücadele etmemiz mümkün değil. Bugün Türkler adına hareket ettiğini söyleyen çevreler kendilerine bir çeki düzen vermek zorundadırlar. Yaptıklarını çok samimi ve dürüst bir şekilde değerlendirmek zorundadırlar. Kürt halkına ne kadar yararlı olduklarını ve ne kadar da zararlı olduklarını çok güzel bir şekilde analiz edip tartmalıdırlar. Eğer Kürtlere yardım ediyoruz adıyla Kürtlere zarar veriyorsanız ve Kürtlere sağladığınız yaranın ederi verdiğiniz zarardan daha azsa bunu değerlendirmeniz gerekiyor. Ve bu çerçevede yeni stratejiler belirlemeniz gerekiyor. Eğer siyasi çevreler bunu yapmıyorlarsa ve Kürt halkının yararına çıkarına gerektiği gibi stratejiler uygulamıyor ve çalışmalar yapmıyorlarsa, Kürt halkı kendilerine yeni siyasi yapılandırmalar oluşturup çıkarlarını korumalıdırlar. Hiç kimse kimsenin da aküyü egemenliği altında değil ve öylede hissedilmemelidir. Her Kürt bireyi kendi haklarını korumak ve temel insani haklarını yaşama hakkına sahiptir. Bunun içinde yapması gerekeni yapmalıdır. Kimseden de izin alması gerekmiyor. Kürt halkı her alanda kendilerini nasıl geliştireceklerini konuşmalıdır. Eğitim kalitesini ve düzeyini nasıl yükselteceğini konuşmalıdır. Dileriz o günlerimizde gelir.
Saygılarımla,
Hüseyin Baybaşin