Yüzyıllık süre geçti. 1923, Kurdîstan topraklarının işgal edilip paylaşılmış olduğu yıldan bugüne yüzyıl oldu. 1916 yılında Osmanlı topraklarında yeni sınırlar çizildi. İngiliz ve Fransız’lar çizdi sınırları. 1923 yılında İngiliz ve Fransız’ların kuruluşuna karar vermiş olup sınırlarını belirleyip çizdikleri yeni devletlerden biri olan Türkiye’nin başkenti ilan edildi. 1923 yılında da Lozan anlaşmasıyla, yeni Türkiye devlet statüsü kazandı. Dünya’da resmen tanınmış ilk Türk devleti de budur.
Gerçi, Türklük adına, sahte tarihçiler ve faşist liderler, on altı Türk devletinin varlığından söz ederler ama, bu yalanın soysuzluk kompleksinden kaynaklandığını hepimiz biliyoruz. Gerçek tarih te budur.
Osmanlı devletinin Türklükle hiçbir ilgilisi yoktur. Osmanlı devlet yönetiminde tek bir Türk de yoktur. Osmanlı’nın son döneminde Ziya Gökalp, Türklük adını icat eder. Osmanlı devleti vatandaşları için bir üst kimlik arayışı çerçevesinde “Türk milleti” söylemini önerir ve kabul edilir. İngiliz ve Fransız’ların öncülüğündeki haçlı koalisyonu, Osmanlı’yı yok edip yerine yeni devletler icat ettiklerinde, Ziya Gökalp’in Türk milleti söylemini kabul edenler için, Osmanlı topraklarından bir paça adına Türkiye adını verdiler. Kendilerini Türk milleti tanımlamasına uygun görenlere de, alın size de “yaşayabileceğiniz ülke” dediler.
Mustafa Kemal gibi soyu sopu bilinmeyen birisine de, sen “Türk Milletinin Babası’sın” dediler. Yeni Türkiye’nin sınırlarını, adını, yeni alfabesini, dilini, giyim tarzını, kanunlarını ve yönetim biçimini-sistemini de işgal güçleri kararlaştırdı. Doğru tarih budur. Türkmen’ler, Tatar’lar, Özbek’ler ve benzeri göçmen kavimler, Osmanlı vatandaşı idiler. Çünkü, bu kavimler Anadolu topraklarında “göçmen” idiler. Kurd’ler de Osmanlı’nın kuruluşundan itibaren Osmanlı devlet yönetiminde var idiler.
Kurd’lerin, Kurdîstan adı ile Osmanlı’ya bağlanmasını sağlayan İdrîs’ê Bedlîsi gibi. İdrîs’ê Bedlîsi Yavuz Sultan Selim’in baş danışmanıydı. İdrîs’in babası da Yavuz’un babasının baş danışmanıydı. Bu tarihi gerçekleri, bugünkü Türkiye vatandaşlarının çoğu bilmez çünkü bu bilgiler, Türkiye Cumhuriyeti okullarında okuyan çocuklara öğretilmez. İyi ki Osmanlı arşivleri var ki, bizler bu gerçeklerin doğruluğunu teyit edebiliyoruz.
Osmanlı ve Kurdîstan devletleri arasında 1914 yılında müttefiklik anlaşmasını sağlamış olan Kurdîstan Kral’larından biri olan Şeref Han’ın beş yüz yıl önce yazmış olduğu “Şerefname” adındaki “Kurdîstan Tarihi” adlı kitap, bu gerçek bilgiler için en doğru kaynaktır. Bu değerli kitap okunduktan sonra, diğer gerekli bilgilere ulaşmak için gereken kaynak bilgilere ve Osmanlı arşivlerine ulaşmayı zorunlu görürsünüz.
Osmanlı arşivlerini, Ermeni, Rus, Alman, Fransız, Amerikan, İngiliz, Arap ve İran tarih kitaplarını inceleyip dönemin araştırmacıların bilgileriyle karıştırıp doğru tespitlerde bulunmak, en doğrusudur. Yunan ve İtalyan tarih kitapları ve araştırmacıları ise daha çok kendilerine bağlı çerçevede bulunmuş olduklarından ötürü, kafa karıştırıyorlar. Türk tarih ve gezgin kitaplarının her birinin içeriği, kendisiyle çelişkili olup faşist havlamalardan başka hiçbir anlam ve değeri yoktur. Yeni nesil bazı uzmanların değerli çalışmaları vardır. Bunları da gözden geçirmek, benim için yararlı oldu.
Bu kısa ve özet bilgileri sıraladıktan sonra, esasen son yüzyıllık Kurdîstan Halkının özgürlük mücadelesinin strateji değiştirmesi gerektiğini görmemiz gerekiyor. Son yüzyıldır, Kurdîstan Halkı adına yürütülmüş olan özgürlük mücadelesinin hepsi, bir şekilde, Kurdîstan’da işgalci olan güçlerle işbirliği içinde olmuşlardır.
Bunun değişmesi zorunludur. Suriye, Türkiye, İran veya Irak ile ilişki içinde olup, işbirliği yapıp Kurdîstan davasına yararlı bir hizmet edebilmek imkansızdır.
Çünkü, bu işgalci faşist ve barbar devletlerin dördü de Bağımsız Kurdîstan istemedikleri gibi, Kurd’lerin Dünya çapında etkin bir güç oluşturmamaları için kendi kıçlarını bile satarlar. Şimdiye kadarki tarihi bilgi ve deneyimler bunun kanıtıdır. Kurdîstan özgürlük hareketlerinin konum ve stratejileri, Kurdîstan Bağımsızlık hareketleri çerçevesinde değişmelidir. Güney Kurdîstan Hükümetinin Türkiye, İran ve Irak ile sınır ve gümrük ilişkileri, esasen o devletlerin nefes borusudur.
Kurdler ve Kurdîstan hükümeti, o işgal devletleriyle tamamen sınırlarını kapatarak, ihtiyaçlarını yeni müttefik devlet topraklarından hava yolu ile temin edebilirler. Bizim, yapıyor olduğumuz çalışma, Bağımsız Kurdîstan Birleşik Devletleri’ni resmileştirmeyi hedefliyor. Hedefe ulaşacağımızdan hiçbir şüphemiz yoktur. Hiçbir soydaşımızın da şüphesi olmasın. Bî ser bilindi, Kurd u Kurdîstan her hebên.
30-06-2019
Saygılarımla, Hisên Baybaş