KURDİSTAN VE TÜRKİYE İÇİN BEKLENTİLERE YANIT OLABİLECEK YENİ BİR VİZYON İLE YENİ SİYASİ HAREKETLER ŞARTTIR

0
1304

Türkiye de Ak Parti iktidarı sistemli olarak devlet kurumlarını ve çalışanlarını partizanlaştırıyor.
Devlet kurumları, iktidar partisinin kurumlarına dönüştürülüyor.
Devlet’in kurum ve kuruluşlarının çalışanları, vatandaş’a tarafsız ve eşit hizmet yerine, iktidar partisinin talimatları doğrultusunda yandaş çevrelere öncelikli ve ayrıcalıklı hizmetlere yönlendiriliyor.
Devlet yatırım teşvikleri ve diğer teşvikler gibi genel yatırım hizmetleri, yatırım ve diğer iş alanlarında devlet adına sunulan destekleme, hibe kredileri, banka kredileri, ithalat ihracat destek ve kredi olanakları, geliri yüksek ihaleler, devlet kurumlarına ait değerli mülk ve şirketler de sistemli olarak yandaşlara sunuluyor.
Madencilik, gıda, tarım ve hayvancılık, denizcilik ve turizm alanları başta olmak üzere önemli sektörler de yandaşlara peşkeş çekiliyor. Devlet arazileri ve inşaat alanları da yandaş tekeline sunuluyor.
Polis, istihbarat, adli personel, savcı’lar, hakim’ler de dahil, askeri kurum personelleri ve önemli hizmet ve güvenlik kurumları, eğitim, sağlık kurumları, bağımsız hukukçular dahil iktidar partisinin hizmetine yönlendiriliyorlar.

İktidar Partisinin beklentilerine uygun çalışmayanlar uydurma bahanelerle pasif görevlerde çalışmaya zorluyorlar. İşten atıyorlar. Açığa alıyorlar. Daha da ileri gidip, kendi olanaklarıyla iş bulmuş olan muhalif insanların, işverenini arayıp etkiyle işten attırıyorlar. Bu hususla ilgili yüzlerce örnek bilgi var bende.
Basit bir trafik kazası dahil, polis, savcı, sorgu hakimliği ve yargılanmalarda iktidar partisinin yandaşlarına ayrıcalıklı kararlar veriliyor. Ayrıcalıklı işlemler yapılıyor. Eskiden Türkiye’de bazı işlerin halledilmesi rüşvet ve nüfus-etki yoluyla olabiliyordu. Şimdi ise rüşvet sistemli hale getirilmiş. Rüşvet sektörü oluşmuş. Rüşvet’le iş görmek, nüfus kullanarak iş görmek iktidar partisinin belli bir grubunun tekelinde işliyor.
Bugünü iktidar partisi, muhalifleri sistemli olarak pasifize ediyor. İşlevsizleştiriyor, suçlu duruma düşürüp etkisizleştiriyor.
Seçimle iş başına gelmiş muhalif Belediye başkanları ve encümen üyeleri, muhtarlar görevden uzaklaştırılıyorlar.
Yerlerine iktidar partisinin yandaşları atanıyorlar.
Cumhurbaşkanı’nın söylemleri kanun yerine geçiyor, karar olarak uygulanıyor.

Cumhurbaşkanı’nın söylemleri ister doğru ister yanlış, ister haklı ister haksız olsun. Başta Başbakan olmak üzere, bakanlar, parlamenterler, devlet kurum ve kuruluşlarının yöneticileri ve yandaş medya çevreleri papağan gibi Cumhurbaşkanı’nın söylemlerini tekrarlıyorlar.
Bağımsız ve muhalif medya ve sivil toplum kuruluşları baskı dayatmasıyla işlevsizleştiriliyorlar.
Bu gidiş, uygar devlet yapılanmasının oluşması için yapılmış olan tüm çalışmaları yok ediyor.
Bu durum en başta Türkiye’nin varlığını sürdürmesini, kalıcı bir devlet olarak kalmasını imkânsızlaştırıyor. Bu çarpık oluşum Türkiye için çok ciddi tehlike ve tehdittir.

İktidar Partisi Türkiye’yi Suriye ortamına sürüklüyor. Kimse kendisini kandırmasın. Türkiye Devleti Kürd halkının haklarını Kürd halkına teslim ederse, Kürd halkının Türkiye Devletiyle hiçbir sorunları kalmaz. İktidar Partisi ve yandaşları ise Türkiye’yi tamamen yok edecek ciddi bir tehdittir. Türkiye’de muhalefet kalmamıştır.

Türkiye Devletinin kalıcılığı, Kürd sorununun çözümlenebilmesi için hem Türkler hem de Kürd’ler için yeni siyasi oluşumlar şarttır.

17-02-2018

Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin