OSMANLI DÖNEMİNDE KÜRD İDRİS’İN ÖNEMİ

0
1271

İdris é Bedlisi. Osmanlı sultanının akıl hocasıydı. Osmanlı’nın İran şahını yenmesi için Kürd kral ve beyleriyle anlaşmaları tek çare olarak görülüyor. Osmanlı sultanı, Kurdistan kral ve beylerine bir heyetle teklif gönderir. Heyetin başında İdris é Bedlisi vardır. İdris Bey, Bitlis beyi Şeref Han’ın konuğu olur. Çok değerli Kurdistan tarihi (kitap’ının yazarı) “Şerefname”nin de yazarı olan Şerefxan konuklarıyla günlerce görüşmeler yapar ve İdris beyle birlikte tüm Kurdistan kral, bey ve aşiret liderlerini ikna eder ve Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim ile müttefik olma anlaşmasını imzalarlar. Anlaşma gereği Kurdistan beyleri kendi askerlerinin başında çaldıranda İran’ın Şah İsmail’ini karşılarlar ve çok kanlı savaşlar sonucu İran yenilir ve Osmanlı imparatorluğu için tehdit olmaktan çıkar. O süreç ve anlaşmalarla ilgili çokça söylemler var. Olayın özeti budur. Osmanlı imparatorluğu Kürd’lerle anlaşmalarına bağlı kaldılar. Kürd’lerle yapılan o anlaşma sayesinde, Osmanlı imparatorluğu İran’ı yenerek kontrol altında tutmakla kalmadı, Kurdistan savaşçıları öncülüğünde Arabistan’ın tamamı, Afrika kıtasının çok önemli bir bölümünü istikrarlı bir şekilde zapt edip yönettiler. Ta ki bin sekiyyüz’lü yılların sonlarına doğru Osmanlı içinde Pan Türkizm ideolojisinin hortlamasına kadar. Pan Türkizm ideolojisi, Osmanlının gerileme devrinin ve yıkılışının kaynağı – başlangıcıdır. Osmanlının yıkılış döneminde ve Türkiye Devletinin kuruluş sürecinde Kürd’ler Osmanlıya sırtlarını dönmediler ve Türkiye’nin kuruluşunda da en önemli rolü üstlendiler. Cumhuriyet Türkiye’si kurulduğundan beri, tek destekçileri olan Kürd halkına Dünya’da eşi benzeri görülmemiş zulumane kıyımı dayattılar.

Tarihi gerçekleri öğrenmekle bugünün sıkıntılarını birlikte aşmaya çalışalım. Türkiye Devleti ve halkı samimiyetle ve dürüstçe, Kürd halkının temsilcileriyle kabul edilebilinir bir anlaşmanın zeminini oluşturup güvenilir işbirliğini oluşturabilirler. Türkiye Devletinin Kürd halkına karşı baskı dayatmasıyla imha politikası ahlaki değildir. Vicdani değildir. Hukuki değildir. Gerçekçi değildir. Başarılı olma şansı da yoktur. Suriye’de Kürd’lerin hak edinmelerini istememek niye? Türkiye’de Kürd halkının dili, kültürü ve topyekûn varlığı bile yok sayılıyor. Kürd halkının yok olmayı kabul etmesini düşünmek bile çirkefliktir. Kürd halkına en ağır aşağılayıcı hakarettir. Bitireceğiz, bitireceğiz dayatması çirkindir. Zavallılıktır. Tekrarla söyleyeyim gerçekçi değildir. Kürd halkı boyun eğmeyecektir. Kürd halkı bitmeyecektir. Herkes bunu kabul etsin. Bu kabul algısından sonra hep birlikte çözüme yoğunlaşalım. Bugünün koşullarına uygun kalıcı bir mutabakatla birleşelim. Demokratik birliktelik anlaşmasını benimseyelim.

Demokratik, uygar, Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesini birlikte sağlayalım. Yıkıcı terör örgütlerini birlikte yok edelim. Bu çerçevede anlaşmalarımızı resmileştirip gereği için hep birlikte çalışalım. Başka da çare yok. Kalıcı çözüm budur. Demokratik, Uygar Türkiye, Demokratik Uygar Kurdistan Birleşik Devleti iyi komşuluk prensiplerinin yanı sıra en iyi iki ortak olabilir. Osmanlı imparatorluğunun sultanı, İran’ın Şah İsmail’inin tehdidine karşı Kürd’ler kucaklaşmakla tehdidi aştı. Bugün, Türkiye’nin içinde bulunduğu tehdit çok daha büyüktür ve ciddidir. Çünkü tehdit yuvanın içindedir. Dışında değildir. Türkiye ve Kurdistan için bu vizyonu geliştirmek için çalışmalar sürerken yıkıcı terör örgütlerine karşı birlikte mücadele paralel olarak sürmelidir. Bu temelde yeni siyasi yapılanmalar da düşünülmelidir. Yobazca fırsatçılk değil, gerçekçi anlaşmalarla birliktelik kalıcı çözümü getirir. Bazı dostlarım farklı düşüncelerle, ideallerle arayış içinde olduklarını çok iyi biliyor ve anlayışla karşılıyorum. Kalıcı çözüm bu vizyondur. PKK ve HDP dâhil Kürd hareketlerini güçsüzleştirmek, etkisizleştirmek hatta ve hatta bitirmek bile mümkün olabilir. Ancak yerlerine çok daha güçlüsü ve çok daha fazla etkilisi gelir. Kürd’ler yalnızca Türkiye’de yaşamıyorlar.

Kürd’ler yalnızca Kurdistan coğrafyasında yaşamıyorlar. Dünya’nın hemen hemen her ülkesinde eğitimli ve etkin Kürd nüfusu var. Çok yoğun aktiviteler var. Hepsinin ülkeye dönüş hasreti var. Mevcut Kurdistan siyasi hareketlere de yoğun öfke var. Yeni siyasi arayışlar var. Arayışların hepsi Türkiye ile çatışmayı esas alıyor. Kürd halkının beklentisi bağımsızlıktır. Ortam bu olanağı oluşturmuş. Bunları kimse göz ardı etmesin. Çatışmayı, çarpışmayı hedef alan arayışlar yerine, Türkiye Devleti, yapıcı ve birleştirici kabul edilebilinir proje ile Kürd halkını kazanamazsa Türkiye bu darboğazı aşamaz. Bana göre bu görüş bu vizyon geliştirilmeli ve yaşama geçirilmelidir. Türkiye Devletinin daha iyi bir proje alternatifi var ise onu açıklasın. Ama bugün ki tutumda direnmek Türkiye’yi yıkıma sürükler.

Doğrular acı verebilir. Duygusal değil gerçekçi olalım. Türkiye’nin yıkıma sürüklenmesi, Kürd halkının ve benim yararıma olmaz. Türkiye halkına da yararı olmaz. Dünya’ya da yararı olmaz. Yıkım yıkımı getirir. Öne sürdüğüm proje gerçekçi ve inşa edici vizyondur. Yıkıcı çatışmalar, çarpışmalar on yıllar sürse de herkes çektiğiyle kalır. Sonuç bu vizyondur. Türkiye, İran ve Rusya inisiyatifi doğru perspektifle başarıya kavuşur. Yoksa yıkımı genişletip hızlandırır. Sorunlar var. Kaynağı bellidir. Sorunların kaynağı giderilmezse sorun süreklileşir. İçinde bulunduğumuz durum budur.

Saygılarımla,

Şev xweş,
Hüseyin Baybaşın