Her gün yeni ve çirkin barbarca yöntemler kullanarak soylu Kurd Halkını yok edemezsiniz. Barbarca uygulamalarınızla ancak kendiniz yok olursunuz.
“Kıran” harekâtları, sizi kıracak. “Pençe” operasyonları, sizi ezecek.
“Büyük devlet” söyleminiz, sizin de devletinizin de küçüklüğünün kanıtıdır.
Büyük devlet, büyük bir millet, gücü yetiyor diye bir başka Halka zulüm etmez. Büyük devlet ve büyük bir millet, gücü yetiyor diye bir Halkın varlığını inkar etmez. Büyük bir devlet, gücü yetiyor diye kendi boyunduruğunda olan bir başka Halkın dilini yasaklamaz. Aksine, özenle dilini geliştirip öğrenmesini teşvik eder.
Kurd Halkına zulüm ederek barbarca uygulamalarla sistemli olarak soykırım dayatarak asla devletleşemez, bağımsız ve uygar bir Halk olamazsınız.
“Büyük Türk Milleti” söyleminiz de, ciddiyetsiz gevezelikten öteye hiçbir anlam taşımaz.
Kurdlüğün tarihi ve dili gibi şehrinin, kasabasının, köyünün, tüm yerleşim alanının, dağının, taşının, ovasının, yaylasının, deresinin, çeşmesinin, ağacının, meyvesinin, sebzesinin, otunun, ekmeğinin, suyunun, yolunun, insanının, Yaratanının, böceğinin, hayvanının, havasının, Kurd’e Kurdlüğe ait ne varsa Türkçeleştirmek için, hiç utanmadan Kurdleri katlettiniz. Kurdlere yönelik sistemli olarak soykırım uyguladınız.
Kirli devletiniz ve çürümüşlüğünüzle, Tarihin karanlık sayfalarında yok olacaksınız. Bunun farkında olduğunuzdandır ki, kendinize yeni bir devlet, kendinize yeni bir dil arayışına girmişsiniz.
Türkiye devleti yerine, Osmanlı devleti, Türkçe dili yerine Osmanlı dilini resmileştirme arayışınızın nedeni de çaresizlikle kurtuluşu arıyorsunuz.
Boşuna havlayıp çırpınmayın. Havlayıp çırpındıkça, çok daha fazla oluşturmakta olduğunuz pislik batağına batmaya devam edersiniz. Sonuçta tamamen yok olacak olsaydınız, “ki değilsiniz” Kurd Halkının önünde diz çöker, af dilerdiniz.
Alman Halkının, Yahudi’lerden af dilediği gibi. Alman Halkı, soylu Halktır ki, Hitler döneminde Yahudi’lere yapmış oldukları zulmün her yıl dönümünü soylu merasim töreniyle lanetliyorlar. Almanya, böylesi soylu duruşla gelişip büyüdüler.
Siz kim, büyük millet kim? Önce insan olmanın gereğini yapın da.
Bugün, kendinizi dev aynasında görüyor olabilirsiniz. Bizleri yaratan Xweda, sizleri kendi pisliklerinizin, zulmünüzün bataklığında yok olmaya sürükleyecek. Birbirinizi lağım fareleri gibi yiyecek hale geleceksiniz.
PKK’ye “terörist” diyerek, “kıran”, “pençe” bilmem ne karın ağrısı isimlerle saldırıp Kurd kanı akıtırken, kuduz köpekleri gibi uluyorsunuz.
Madem PKK terörist idi, siz, Devlet adına niye görüşüp barış antlaşması yapmaya çalıştınız?
Sizin hedefiniz, PKK’yi kendinize bağlamaktı. Öylece Kurdlüğü de kolayca yok etmeyi hesapladınız. Beceremeyince de, “PKK teröristtir, Kurdler, kardeşlerimizdir” diyerek yeniden ucuz yalanlara sığındınız.
Mademki hedefiniz PKK’dir “ki değildir” PKK ile anlaşmak ve barışmak görüşmelerini sonuçlandırdığınızda, daha önce söz vermiş olduğunuz gibi. Kopenhag kriterleri çerçevesinde Kurdlerin temel insani haklarını niye yasal güvenceyle kanunlaştırmadınız? Kimi kandırıyorsun sen bay Erdoğan? Hani sen dersin ya, “yok öyle üç kuruşa beş köfte”. Bu Kasımpaşa çingene lügatidir, oradan çalmışsın.
Ben de sana ve senin gibilere söylüyorum, kuruş bizim köfte bizim, defolun gidin kutsal topraklarımızdan. Kuruşumuzu ve köftelerimizi sizin gibi lağım farelerine yedirmeyeceğiz. Anladınız mı?
Dünya’yı, tehditlerle korkutabilirsiniz. Bizim Kurdîstanımızın sivrisineklerini bile korkutamazsınız.
Kurdîstanımızın toprakları kutsal, Halkı da soylu ve asildir. Sizi, pisliklerinizle, sizin gibi kirlenmiş olanlar da, öz asaletlerine yani köklerine dönecekler. Çünkü, damarlarında asil Kurd kanı vardır. Kürdün damarlarındaki kan, sizin damarlarınızdaki kan gibi karışık bulaşık kan değildir.
Anladınız mı, vampir kuduz köpekleri? Artık biz Kurdleri kandıramazsınız ve korkutamazsınız. Sonunuz geldi demektir.
Kurdîstan Birleşik Devletleri Hükümeti, soylu Kurd Halkını, sizin gibi robik yaratıklardan temizlemek için kuruldu.
Kurdin em vane livrin ser pîyanin. Navdar u serbilindin. Kürdin, nemirin em.
22-12-2019
Saygılarımla, Hîsen Baybaş