TÜRKİYE’NİN SORUNLARI VE 16 NİSAN REFERANDUM SEÇİMİ

0
1293

Suni sorunlar oluşturup ortalığı karıştırarak esas sorunları yok saymak, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinden miras kalmış bugünkü Türkiye’ye. Suni sorunlar yaratma yarışması olursa eğer, Türkiye Dünya birincisi olur. Doğruları görmezlikten gelerek, yalanı yanlışı doğruymuş gibi göstermekle, doğrular yok olmaz, unutulmaz. Yalanlar ve yanlışlar da doğruların yerini tutmaz.

Türkiye Devleti kurulduğundan beri, Kürd yoktur yalanını zorbaca dayatarak Kürd halkına kabul ettirmeye çalıştı. Asimilasyon uygulamaları bir yandan, yasaklar, sürgünler, işkence, katliam, hapislik, halkın malına mülküne el koymalar, iftiralarla kriminilize çalışmaları diğer yandan dayatılarak uygulandı Kürd halkına karşı. Ben Devletim, yaparım, dayatmasıyla uygulanan yalanlar yanlışlar Türkiye Devletinin değişmeyen uygulamaları olarak kalıcılaştı. Türkiye Devletinin bu tutumundan ötürü her zor duruma düştüğünde suni sorunlarla kaos ortamını oluşturarak, içine düşmüş olduğu zor durumu aşmayı hedeflemiştir. Şimdi, Türkiye Devleti kurulduğundan beri içine düştüğü zorlukların en çok ciddi ve tehlikeli olan zorlukların içine batmış durumdadır. Bugün Türkiye’yi yönetenlerin Kürd halkına dayatmış oldukları zulmü örtbas etmek amacıyla işid, el nursa ve benzeri terör örgütlerini oluşturup aktifleştirerek kaos ortamını oluşturdular. Bu tutum ve uygulamalar Türkiye’yi bataklığa sürükledi. Bu bataklıktan kurtulmak için yeni bir kaos ortamı oluşturuldu. Bunun adına da önce Başkanlık sonra da Cumhurbaşkanlığı sistemi-yönetimi deniyor. Bugün Devleti yönetenler kendi suçlarını örtbas etmek için, Türkiye’nin mevcut yönetim sistemini “suçlu” ilan ettiler. Madem sistem suçludur, sistemi değiştirelim. Bu mantık çok ucuz bir muhasebe anlayışının ürünüdür. Sistemde hiçbir problem yoktur. Esas problem Devleti yönetenlerin tutumudur. Sistemde tıkanıklık yoktur. Sistemde tıkanıklık varsa, bu tıkanıklığı aşmak yasal düzenlemeyle olur. Belki, Türkiye’yi yönetenler, referandumda evet çıkarsa, işlemiş oldukları suçlar için yeni sistemde kendilerinden hesap sorulamayacağına inanıyorlar. Çok yanıldıklarını kendileri de biliyorlar. Bir örnek vereyim: Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komisyonu, Şubat 2017 tarihinde yayımlamış oldukları raporda, Türkiye’nin Güney Doğusunda Kürd halkına karşı, Türkiye Devletinin işlemiş olduğu suçlar tespit edilmiştir. Rapor Temmuz 2015 ve Aralık 2016 tarihli dönemi kapsıyor. 25 sayfalık rapor Türkiye Devletinin Kürd halkına karşı işlemiş olduğu suçların hukuki maddleri sıralanmış. Rapor, Türkiye Devletinin, madde 2, 3, 9, 10, 12, 13, 14, 17, 19, 21, 22, 25, 26 ve 27’ci maddeleri ihlal ettiğinin ispat edildiği belirtiyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin, Türkiye için bağlayıcı olan, Birleşmiş Milletler -4-‘cü maddesi uluslar arası kanun gereği sivil ve siyasi yöneticilerinin sorumlu olduğunu ilan ediyor. Bu raporun içeriği, bugün Türkiye’yi yönetiyor olup, Kürd halkına karşı işlemiş oldukları insanlık ve savaş suçları için uluslar arası mahkemelerde yargılanmalarının yasal yolunu açmış oluyor. Aynı İkinci Dünya Savaşında insanlık ve savaş suçu işlediklerinden ötürü yargılanıp idam edilen Almanya’nın Nazi’leri gibi. Bugün Türkiye’yi yönetenler bu yargıdan kurtulamazlar. Bu rapor delil olarak kullanılabilinir. Kürd avukatlar derhal işlemlere başlamalıdırlar. Bu raporun Türkçe’si ve Kürdçe’si Türkiye’deki insan hakları derneklerinden, İngilizce’si “United Nations Report on the human rights situation in South-East Turkey. July 2015 to December 2016 February 2017” adresinden istenilebilinir. Kurumun internet sitesinden alınabilinir. Referandum, bu ve benzeri suçları işleyen Devlet görevlilerinin cezadan kaçmaları için organize edilmiştir. Evet çıkarsa, Türkiye’de hiç kimse bu insanları yargılayamayacak sanıyorlar. Ancak, bu suçları işlemiş olanlar asla yargılanmaktan kurtulamayacaklar. Kaos ortamını oluşturmak ta bu suçları işlemiş olanların yararına olmayacaktır. Hatta kaos ortamı bu suçluların işlerini çok daha fazla zorlaştıracaktır. Türkiye Devletinin yöneticileri Bay Öcalan ile sıkı görüşmeler yapıyorlar. Ayrıca Bay Barzani ile de aynı konuları görüşüyorlar. Görüşmeler iyidir. Ancak niyet iyi olursa iyidir. Bana gelen bilgilere göre Türkiye’yi yönetenler istikrar ortamını oluşturmakla uğraşmıyorlar. Kürd güçlerini birbirleriyle çarpıştırarak Kurdistan Özgürlük mücadelesini yok etmeyi hedefliyorlar.

Türk Devletini yönetenler, bu tutumlarıyla Türkiye için esasen sorun olduklarını kabul ederek çözüm üretmeliydiler. Çok geç kaldıklarını kendileri de kabul ediyorlar. Bu kadar sorumsuzca davranıyor olmalarının nedeni de budur. Okyanusun ortasında köpüğe sarılarak kurtulamazsınız. Türkiye’nin bugünkü yöneticileri Türkiye’nin sorunudurlar. Türkiye’nin diğer bir sorunu da mevcut muhalefetin zafiyetidir. Referandumda oylanacak olan 18 yasa maddesi Türkiye’yi şeriatla yönetmeye hazırlıktır. Alt yapı oluşturuluyor. Türkiye’nin Devlet yapısının temeline dinamittir. Devletin olanaklarını kullanarak Türkiye’de ve Türkiye dışında seçim propagandası yapmak suçtur. Bu kadar pervazsız, hesapsız ve sorumsuz davranmak hukuki hakları yok saymaktır. Bugün bu kadar sorumsuz davranabilenler, seçimde evet kazanırlarsa daha çok fazla sorumsuz davranacaklar. Sonun başlangıcı da öyle başlayacak.

Devletin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Bakanları, Bürokratları ve Diplomatları, Devletin olanaklarını bir siyasi partinin seçim propagandası için kullanamazlar. Türkiye’nin mevcut Anayasa’sına göre bu davranışlar suçtur. Cezai müeyyide gerektirir. Şimdiye kadar bu davranışların aleyhinde suç duyurusu olmamışsa, bunun nedeni muhalefetin ve sivil toplum kuruluşlarının işlevsizlikleridir. Bugün bu suçların işleniyor olması kabul görüyorsa… Kürd halkına karşı işlenmiş olan insanlık suçlarına ve savaş suçlarına müdahale edilmiyorsa…

Referandum sonucunda evet kazanınca, yasallaşacak olan 18 madde, Cumhurbaşkanına halkın seçeceği parlamentoyu fesih etme, Milletvekillerinin, Milletvekilliklerini iptal etme, olağan üstü hal ilan etme ve yeni kanunlar çıkarma yetkisini verince ve Cumhurbaşkanı şeriat kanunlarını Anayasa kanunlarının yerine uygulama kararını verirse kim ne diyebilecek? Cumhurbaşkanı Anayasa ve Yargıtay üyelerinin yarıdan çoğunu atayacak. Cumhurbaşkanı ve Parlamento aynı anda seçilecek. Yani, Cumhurbaşkanlığını kazanacak olan Parti Parlamento çoğunluğunu da kazanmış olacak. Anayasa ve Yargıtay üyelerini Parlamento’da çoğunluk olan parti atayacak. Yani bir kısmını Cumhurbaşkanının Partisi atayacak. Muhalefet işlevsizleşecek. Devletin yürütme, yönetme ve denetleme işi tek adamın elinde olacak. Bay Erdoğan veya başkası. Halkı kandırmanın gereği yok. Doğrusu budur. Halka doğruyu söyleyin. Halk tercihini yapsın. Yalana, dolana ve kandırmaya gerek yok. Avrupa’da ortamı germenin, Avrupa’da yaşayan vatandaşları zor durumda bırakıyor. Zaten gurbette çok zor şartlar içinde yaşıyorlar. Türkiye’de vatandaşı baskıyla göçe zorluyorsunuz. Avrupa’ya gelip, bize oy verin, biz size yapmış olduklarımızı Türkiye’de kalmış olanlara da yapalım diyorsunuz. Orta Asya’dan, Afganistan’dan Arap ülkelerinden ve devşirme sapıklar sürüsünden toplayıp, işid, el nursa ve benzeri örgütlemelerle güç haline getirdiklerinizle mi Türkiye’yi büyüteceksiniz? Bizleri kandırıp Ak Partiyi güç yaptınız. Sonra da Ak Partiyi kendiniz gibi kapkara yaptınız. Yetmedi, kendiniz gibi kirlettiniz Ak Partiyi. Halkı gruplara bölmekle, grupları birbirleriyle çatıştırmakla, Kürd halkına karşı insanlık suçlarını işleyip korku salmakla, bölücülüğü, yıkıcılığı uygulanan Politika haline getirmişsiniz. Ektiğiniz budur. Siz, ne biçeceğinizi sanıyorsunuz? Hollanda’da Polisin yerde sürüklediği vatandaşı çok mu düşünüyorsunuz? Eyvah, eyvah gözlerim yaşardı.! Bu kadar şerefliyseniz… Hollanda’nın Adalet Bakanı olan Jeris Demmink ve o düzeyde Devlet yetkililerinin Türkiye’de zorla tecavüz etmiş oldukları on iki on dört yaşlarındaki çocukların haklarını niye aramıyorsunuz? Sizin bugünkü Adalet Bakanınız, o mağdur çocukların Hollanda makamlarına şikâyetlerinin örtbas edilmesi için, Hollanda sorgu hâkiminin, Türkiye’de tanıkların dinlenmesine bile izin vermiyor. Zaman aşımı yalanını bahane ediyor. Siz, şimdiye kadar Avrupa’da, hangi Türk vatandaşın hakkına sahip çıktınız? Bende sizleri adam saymıştım. Korsan, soyguncu ve sapıklar sürüsüymüşsünüz. Yaratan sizleri bildiği gibi yapsın

Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin