ULUSAL BİRLİK KURUMUNUN YOKLUĞU

0
1535

Kurdistan halkının özgürlük mücadelesi Kürd halkının beklentisidir. Kürd halkı kendi vatan topraklarında, her halk gibi kendilerini yönetme hakları vardır. Bu hakkı edinmek için mücadele etmek günah değil suç değil. Kürd halkının ülkesi olan Kurdistan’ın zorla Kürd halkının elinden alınmış olması esasen suçtur. Kurdistan ülkesinin zorla kürd halkının elinden alınması ve dört buçuk parçaya bölünmüş olması ve sömürgeci güçler tarafından pay edilmiş olması da zulumdur ve kürd halkına karşı işlenmiş olan ağır suçtur. Bugünkü Dünya düzeni ortamında, Kurdistan toprakları üzerinde kürd halkına karşı uygulanıyor olan barbarca baskılar insanlığa karşı işleniyor olan ağır suçlardır. Bu durumu görmezlikten gelmek insanlık ayıbıdır. Türkiye Devletinin kürd halkının sivil alanlarına uyguladığı baskılar ağır insanlık suçudur.

Türkiye Devleti kuruluşundan bugüne kürd halkının temel insani haklarını tanımadı. Kürd halkının hak taleplerini de barbarca uygulamalarla “suç” olarak tanımlayıp cezalandırmakla cevapladı. Türkiye Devleti, kürd halkının haklı temel insani haklarını talep etmelerine karşılık çok ağır insanlık suçlarını ve savaş suçlarını işleyerek cevap verdi. Bugün gelinen durum, insanlık suçlarını ve savaş suçlarını aşan ahlak dışı ve Dünya da benzeri görülmemiş barbarca dayatmalar karşısında, kürd halkı kendilerini savunmak ve zorla ellerinden alınmış ve parçalanmış vatanlarını geri almak, birleştirmek ve yönetmek için mücadele ediyorlar. Bu mücadele yöntemleri içerisinde eksikler ve yanlışlar vardır. Olmaması mümkün değil. Bu mücadeleyi vermek zorunda kalmış. Yanlışların sorumlusu, kürd halkını bu mücadeleyi vermek zorunda bırakan Devletlerdir. Türkiye Devleti bu Devletlerden biridir. Uluslar arası hukuki ve siyasi kanunlar çerçevesinde durum budur.

Türkiye Devleti, kürd halkının, Türkiye’nin sınırlarının dışında hak aramalarına karşı da insanlık ve savaş suçlarını da en ağır şekilde işlemeyi kendisine “hak?” görüyor. Bu durum karşısında kürd halkının siyasi temsilcilerinin acilen kendi aralarında bir anlaşmaya varmaları zorunludur. Bu gereksinim olmaktan çıkmıştır. İhtiyaç olmaktan çıkmıştır. Mecburiyet olmaktan çıkmıştır. Olmazsa olmaz bir durumdur. Kürd halkının siyasi temsilcileri, kürd halkının düşmanları, sömürgeci güçlerle barış anlaşmaları yapmaya çalıştıklarından çok daha fazla gayret sarf ederek, Kurdistani siyasi yapılanmalar arasında birlikte hareket etmeyi sağlamayı başarmalıdırlar. Birlikte hareket etmenin yanı sıra, Kurdistan’ın dört parçasını temsil edecek ulusal Kongre de geniş katılımlarla çalışmaya başlamalıdır. Ulusal kongre adı yerine başka bir ad altında bir kurumda olabilir. Bu kurum Kurdistan’ın her parçasını ve tüm kürd halkını temsil etmelidir. Bu konuyla ilgili daha önce de birkaç kez yazdım. Tekrarlamak zorundayım çünkü böylesi bir çalışmayı yürütecek bir kurumu oluşturamazsak eğer, bu kritik süreçte halkımızı ve Kurdistan’ımızı gerektiği gibi savunamayız. Oluşacak bu kurum, tüm Kurdistan’ın ve kürd halkının hukuki ve siyasi haklarını uluslararası düzeyde savunması, gerekli kanuni işlemleri yürütmesi, diplomatik çalışmaları günü birlik yürütmesi gerekiyor. Bir taraftan bu çalışmaları yürütecek diğer taraftan kurum bünyesinde uluslararası standartlarda çalışmaları başarıyla yürütecek yeni Politikacı ve diplomatlar yetiştirecek.

Bu yazıyı okuyacak arkadaşların bu husus için neler yapabileceklerini düşünüp harekete geçsinler. Suriye ve Irak içlerine Türkiye’nin hava saldırıları kürd halkını özgürlük mücadelesini geliştirip güçlendirmeye yöneltecektir. Böylesi bir kurum, bu durumlar karşısında harekete geçmekle yetkili olmalıdır. Bu saldırı tüm Kurdistan halkına karşı yapılmış olarak kabul edilip ona göre adım atılmalıdır. Kürd halkının zorlukları vardır. Bu süreçte böylesi bir kurum eksiklikleri ve yanlışları tespit edip giderecek. Bağımsız Birleşik Kurdistan Devletinin resmileşmesini sağlayacak.

Dem xweş.

Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin