Her ulusun her bireyi kendi ulusuna ve ülkesine hizmet etmeyi öncelikli görev olarak kabul eder ve uygular. Farklı siyasi görüşte olsalar bile ortak görüşleri ulus ve ülkeleridir. Bilim, sanat, kültür, eğitim, spor gibi prestijli çalışmaları, askeri disiplin tutkusuyla ve kendi bayraklarını, milli marşlarını yetenekleriyle yüceltmeye çalışırlar. Siyasi, ekonomi alanlarını ülke yönetimiyle eş değerde kabul ederler. Askeri, polisiye gibi güvenlik konularını yargı düzeniyle bir görürler. Devlet yapısı vatandaşa, ulus ve ülkeye sevgiyle, tutkuyla bağlılığı öğretir.
Türkiye’de ise ayrımcılık devletin temel politikasıdır. Dolayısıyla düzen bir türlü sağlanamıyor. Uygulamalar, tehdit, korku ve baskı dayatmasıyla yürütülüyor. Bu çarpıklığın nedenleri bilimsel araştırmaya muhtaçtır. Bana göre bu çarpıklığın temelinde korku var. Devletin baskıcı politikaları öncelikle yöneticileri sonra da vatandaşları hesap verme kabusuyla yaşamaya mahkum etmiş. Bu hususlara, Türk olduğuna inanan çevrelere, kafa yormalarını tavsiye ederim.
Ben Kürdüm. Kürt ulusunun ülkesi işgal altında olduğu sürece kendimi “esir” kabul ediyorum. Yaşamım boyunca esirlik esaretinden kurtulmaya çalışmak insani görevimdir. Bunu en derin sevgi ve tutkuyla yaptım, yapmaya da devam edeceğim. Benim ulusum kendi devleti, bayrağı ve kimliğiyle yaşama hakkına kavuştuğunda, ulusumun devleti kendi vatandaşına gelişmiş, uygar uluslar gibi “devletlik” yapacaktır. Benim ulusum dünyanın en ileri uygar ülkelerinin yönetim şeklinden çok daha ileri derecede uygar yönetim şeklini benimseyecektir. Kendi vatandaşına, sevgi ve tutkuyla ülkesine ve ulusuna sahip çıkmayı öğretecektir.
Sevgili soydaşlarım bulunduğum ortamın olanaksızlıklarına rağmen bu inanç tutkusuyla nefes aldığımı anlayacaklardır. Anlamakla birlikte benden çok daha fazla gayretle görevlerine sarılacaklardır. Yılmak, bıkmak, korkmak veya herhangi başka nedenle öz görevden uzak durmak sıkıntılarımızı arttıracaktır. Hiçbir gerekçeyle yaşadığımız sahipsizliği çocuklarımıza miras bırakmakla, acizliği kabullenemeyiz. Bizim ulusumuz dünyanın hiçbir ulusundan daha aşağı değildir. Aksine bizim ulusumuz dünyanın en eski, en soylu, en asil, en uygar, en çalışkan ve en yiğit ulusudur. Kendi siyasi bağımsızlıkları var diye kendi iğrençliklerini ve pisliklerini örtbas etmeye uğraşıyor olduklarını anımsayalım. Etrafımıza bir bakalım. Hangi ulusun tarihi Kürt ulusunun tarihi kadar temizdir. Ucuz hesapların esiri olmuş insanlarımız, ülkemizi işgal edip sömüren çirkef devletlerin dayatmalarıyla, yobazca oyunlarıyla, zulüm uygulamalarıyla zavallı düşkün hale gelmişlerdir. En çok ezikliği de düşük hale getirilmiş insanlarımız hissediyorlar. Düşkün duruma düşürülmüş insanlarımızın duruşlarına, yaşam tarzlarına ve sağlık durumlarına bir bakın. Kendilerinden ezikliğin fışkırdığını göreceksiniz.
Tarihimizi çok iyi öğrenelim. Bağımsızlıklarını kazanmış ve gelişmiş ulusların tarihlerini de öğrenip ders alalım. Peşi sıra dünyanın yönetimini gerçekçi bir bakışla değerlendirelim. NATO üyesi Birleşik Kürdistan Devletleri’ni nasıl resmileştireceğimize bakalım. Suriye’de kısa süreli bir ateşkes kararını ABD ve Rusya dışişleri bakanları veriyor. Türkiye, İran, Irak diğer Ortadoğu ülkeleri, Avrupa Birliği ve Suriye bile kararda yok. ABD ile işbirliği olmadan sınırların değişmesi bugünkü dünya düzeninde mümkün değildir. Bu görüşümü Kürdistan coğrafyasının işgal edilmiş olan sınırlarının değişmesi için söylüyorum. Bu çok hassas ve ince bir konudur. Dolayısıyla bazı kelime, cümle ve hususları tekrar izah etmeyi gerekli görüyorum.
Kürdistan bağımsızlığını kazanmadan Ortadoğu’da barış olamaz. Irak ve Suriye’de olanların, İran ve Türkiye’de olmasını asla istemiyorum. Irak ve Suriye’de olanlar Kürt ulusuna yapılmış olan zulme karşılık bizleri yaratanın, Xweda’nın, ilahi adaletidir. Irak ve Suriye’yi yönetmiş olanlar, Kürt halkına zulüm uygulamasında sınır tanımadılar. Bugüne kadar İran ve Türkiye Devleti Kürt halkına kan, gözyaşı ve baskıyla zulüm uygulamışlardır. Bizleri yaratan ilahi güç bunun hesabını er geç soracaktı. Bugün hesap sorma günü gelmiştir. Türkiye Kürt halkının haklarını almalarına yardımcı olup tahribatı asgariye indirmelidir. Hiçbir koşulda Birleşik Bağımsız Kürdistan Devletler Birliğinin resmileşmesi engellenemeyecektir. Xweda bu kararı vermiş. Hiçbir güç Xweda’nın kararını yok sayamaz. Bu karar değişemez. Bizleri yaratan Xweda bir karar vermiş ve gereğini yerine getirecektir. Hepimiz bunu biliyoruz. Kürdistan coğrafyasının bütün siyasi parti, grup ve şahsiyetleri bu karara hizmet etmekte çelişkide kalmasınlar. Bağımsızlığın dışında kalan arayışlar gerçekçi değildir. Hiç kimse Kürt halkının olanaklarını, emeklerini Kürdistan’ın bağımsızlığı dışında harcama, eritme hakkına sahip değildir. Hedef bağımsızlık olursa mücadele güçlenir ve hızlı gelişir. Tahribatın boyutu ise Türkiye’yi yönetenlerin tutumuna bağlıdır. Biz Kürtler müşterek hareket için işbirliği anlaşmasını hızla gerçekleştirip Xweda’nın kararına hizmet etmek zorundayız.
Dem dema serbuxebuné ye,
Her bijî, heré, jiyan berxwedane,
Huseyin Baybasin