Büyük felakete maruz kalan insanlarımıza yönelik hem bölgede, hem Türkiye’nin genelinde, hem de dünyanın her tarafında dayanışma ruhuyla çalışmaları takdir edilmelidir. Bu büyük felaket öyle gösteriyor ki, ölü sayısı 30-40 bini geçecek. Üzücü ama durum budur. Bu bir felakettir ki, yaratandan gelmiş.
Bir de devlet eliyle yaratılmış olan savaş felaketi var. Bu deprem, hiç fark etmeyeceğimiz bir anda insanların başına geliyor ve insanlar mağdur oluyor. Fakat savaş felaketi devletin bilinçli, planlı ve vatandaşların hakkını hukukunu gasp ederek vatandaşların itirazlarına karşılık onları katlediyor. 30-40 yılda 50-60.000 civarında insan katledilmiş. Neden? Çünkü devlet hak ve hukuku güvence altına almıyor ve hak ve hukuka saygılı davranmıyor. Belki bu felaketle uğraşırken felaketin mağdurlarına destek oluyorken, hepimiz savaş nedeniyle katlediliyor olan insanlarımızın da bizim insanlarımız olduklarını unutmayalım. Gerek devlet görevlisi, gerekse diğer taraftan Kurd vatandaşlarının isyanlarından oluşan savaşçılar hepsi bizim insanlarımızdır. Devlet tarafından amca ve yeğen aynı çatışmada katledildiği örneği iki haftaki önceki bir olaydı. Sürekli yaşanan bir olay. Dolayısıyla biz tekrarla diyoruz ki; devlet kayıtsız şartsız bir ateşkes ilan etmelidir. Diğer taraflarda bu ateşkesse kayıtsız şartsız uyumalıdırlar. En azından bu süreçte insanların nasıl kurtarılması için çaba gösteriyorsak dağ başında olan insanlarla devlet güvenlik görevlileri arasındaki çatışmalarda insanlarımız ölmesin ve bir ateşkes ilan edilsin. Daha sonra görüşmelerle bu sorunlar çözümlenebilsin. Daha önce görüşmeler oldu. Devlet ve PKK arasında ki görüşmelerin bir tanesine 1990’lı yıllarda devletin isteği üzerine ben aracı olmuştum. PKK’nin en üst düzey yetkilileri ile Milli Güvenlik Kurulunda görevli olan üst düzeyde askeri görevlileri Hollanda’da ben bir araya getirmiştim. Bunlar biliniyor. Sayın Özal milletvekillerini gönderip, Sayın Öcalan’la görüşmelerini sağlamıştım.
Erdoğan, MİT başkanını ve diğer görevlileri gönderip İmralı’da Sayın Öcalan’la görüştürmeleri, Kandil’e gönderilmeleri, daha sonra devletin Kandildeki yöneticileriyle Oslo’da bir araya gelmeleri…
Bunların hepsi ne yazık ki başarısızlıkla sonuçlandı. Belki bugün bu felaketi yaşadığımız ortamda bir ateşkes ilan edilmesi gerekir. Devlet öncülüğünde ateşkes ilan edilmesi ile belki bu bilinçli öldürülmelerin, savaş eliyle öldürülmeleri ve devlet felaketini önlemiş oluruz.
Xweda’nın felaketini bizim önlememiz söz konusu değil ama devletin felaketini önlememiz mümkündür. Bunun ciddiyetle görülmesi, değerlendirilmesi ve yerine getirilmesi gerekir.
Devletin, devlet olabilmesinin gereğidir ve bu bir ilk adım olur.
