Paris’te bir restoranda yemek yerken saldırıya uğrayan soydaşımızla ilgili olarak elimize ulaşan bilgilere göre, kendisi uzun süredir hakaret içeren ve küfür dolu paylaşımlar yapmaktaymış. Bu paylaşımların birkaç yıldır devam ettiği belirtiliyor. Bizler, Avrupa’daki yapılanmanın yöneticilerinin Brüksel’de oturup olaylara seyirci kalmak yerine, bu vatandaşlarla daha önce görüşüp dertlerinin ne olduğunu anlamaları gerektiğini düşünüyoruz. Bu olayı çözmek için konuşarak bir yol bulmaları gerekirdi.
Eğer bu kişinin hakaret ve küfür içeren paylaşımları kabul görmüyorsa (ki hatırlatalım, bu paylaşımlardan haberdar değiliz ve tüm olaylardan haberdar olmamız da mümkün değil), Brüksel’deki yöneticilerin, derneklerdeki olaylardan sorumlu oldukları gibi, derneklere yönelik söylemlerde bulunan kişilerle de görüşüp çözüm bulma sorumluluğu vardır. Sorumsuz ve ilgisiz davrandıkları, olaylara vurdumduymaz yaklaştıkları için bu durum bu noktaya gelmiştir. Bu olay, her şeyden önce Kurd halkına zarar veren bir durumdur. Belki Brüksel’de oturan yetkililer, bu olay karşısında kendilerine gelir ve sorumlu davranmaya başlarlar; böylelikle bu tür olaylara bir daha tanık olmayız.
Her olay olduğunda konuyu dile getirip üzerine gidiyoruz. Ancak asıl görev, Brüksel’deki yöneticilere aittir. Ortada ciddi sorumsuzluklar ve ithamlar var. Hepimiz el birliğiyle bu durumun üzerine gitmeli, bu olayları kökünden temizlemeli ve yeniden yapılanmayı sağlamalıyız. Bu derneklerin varlığını yok sayamayız, ancak Kurd ocakları olduklarını ve Kurd halkına hizmet etmeleri gerektiğini onlara kabul ettirmek bizim görevimizdir. Eğer Brüksel’deki yetkililer görevlerini yapmak istemiyorlarsa, en doğrusu görevi bırakıp kendi özel hayatlarıyla ilgilenmeleridir. Böylece, orada görev yapabilecek, değerli, sorumlu, ilgili ve etkin insanlar göreve gelir ve bu olaylara gerektiği gibi müdahale ederler.
Belki Brüksel’deki vatandaşlar, sabrımızı taşırdıkları gibi, başka vatandaşlarımızın da sabrını taşırdıklarının farkında değiller. Farkında olmalarını öneririz. Cephede can havliyle mücadele eden gerilla kardeşlerimiz, gelip Kawa’nın çekicini kafanıza indirip görevinizi yapmanızı mı sağlasın? Bunu onlardan istemek bile bizim yetersizliğimizin bir göstergesi olur. Cephede mücadele eden kardeşlerimizin siyasi çizgilerini doğru buluruz veya bulmayız, benimseriz ya da benimsemeyiz, ancak cephede mücadele ederlerken, Brüksel’de oturanların diplomatik başarıları ve çalışmaları olmadığı açıkça görülüyor. Sadece kendileri için çalıştıkları anlaşılıyor. Diplomatik çalışmalarla Güney Kurdistan’da sınırları açıp insanlarımıza katliam düzenleyen Türkiye’nin bu suçlarını önleme imkânları olurdu diye düşünüyorum. Ayrıca, Rojava’da sınırı geçerek insanlarımızın yerleşim alanlarını yerle bir ettikleri gerçeği de göz önünde. Yerleşim alanlarını yerle bir etmekle kalmıyor, insanlarımızın geçim kaynakları olan tarım ve ağaçlık alanları da yakıp yok ediyorlar. Oralarda sözde Suriyeli savaş mağduru insanlara ev yapıyorlarmış gibi gösterip, aslında Kurdlerin yerleşim alanlarını, Kurd olmayan çevrelere açıyorlar ve kendi bayraklarını oraya asıyorlar.
Türkiye’nin bu suçlarına sessiz kalıp, Avrupa’daki olaylara da seyirci kalmak ve hiçbir diplomatik çalışma yürütmemekle, sizler de Kurd halkına yönelik işlenen suçların suç ortağı oluyorsunuz. Ne ayıbınız var, ne utanmanız, ne de çözüme yönelik bir çalışmanız. Paris’te yemek yerken bir Kurd bireyine saldıracağınıza, gidip onlarla konuşamaz mıydınız? Bu insanımıza saldırmak yerine, onunla oturup konuşarak bu olayı sonuca bağlayamaz mıydınız?
Paylaşımlarında hakaret ve küfür varsa bile, Brüksel’de oturan yetkililer diplomasinin gereğini yapmalıydılar. Kendi yandaşınıza diplomatik yollarla ulaşamıyorsanız, ve kendi topraklarınızda sınırı geçip katliam yapan Türkiye terör devletine diplomatik yollarla engel olamıyorsanız, ne yapıyorsunuz? Bir cevabınız var mı? Şunu da belirtelim, henüz son sözümüzü söylemedik ve yapmamız gerekeni de yapmadık; bizi buna zorlamayın.
Bu şahsın hakaret ve küfür içeren paylaşımlarını elbette doğru bulmuyoruz, onları savunmuyoruz. Bizim itirazımız, bir Kurd restoranında yemek yerken 15’ten fazla kişinin bir araya gelerek bir kişiyi darp etmesine. Kurd toplumu içinde bu tür hareketlerin ve uygulamaların doğru olmadığını söylüyoruz. Brüksel’deki yöneticilerin, bu tür olayların yaşanmaması gerektiğini derneklere net bir şekilde kabul ettirmeleri gerekir. Onların işi budur. Yapmıyorlarsa, görevlerini yerine getirmiyorlar demektir.
Biz bu şahsı tanımıyoruz; niye böyle bir ifade kullandı, sormak lazım. Kendisine bu tür davranışlardan vazgeçmesini izah edip, konuyu bu şekilde kapatmak doğru olurdu. Hiçbir soydaşımız veya yol arkadaşımız, bu tür küfür ve hakaretleri görmezden geldiğimizi ya da bunları savunduğumuzu düşünmesin. Çünkü bizim böyle bir amacımız yoktur.