YAŞANANLARI GÖRMEZDEN GELMEYECEĞİZ

0
197

PKK hareketinin silah bırakma kararı ve siyasi arenada mücadele etme yönündeki tercihi elbette ki kendilerine aittir. Bu noktada biz bir yanlışlık görmüyoruz. Ancak “siyasi mücadele” denildiğinde, ulus-devlet arayışından vazgeçilmesi, Kurd halkının hak ve hukukunun ne olacağına dair hiçbir söz edilmemesi bizim açımızdan anlaşılır değildir.

Kurd milleti, 60 milyona yakın bir nüfusa sahiptir. Soylu değerlerin mirasçısıdır ve tarih boyunca büyük devletler kurmuş bir millettir. Böyle bir millet adına, ulus-devlet arayışından vazgeçildiğinin ifade edilmesi, bizim açımızdan kabul edilemez bir durumdur.

Ayrıca bu mücadele sonunda Kurd halkının ne kazanacağı da önemlidir. Onlarca yıl süren bir mücadele, binlerce insanın hayatına mal olmuş, büyük mağduriyetler yaşanmıştır. Bu kadar ağır bedellerin ödendiği bir sürecin sonlandırılabilmesi için halkın kazanımının ne olduğu açıkça ortaya konmalıdır. Biz bunu sormasak bile, millet bunu bilmek ister. Çünkü bu millet, canını, kanını, malını vermiştir. Milyonlarca insan perişan olmuş, sakat kalmıştır. Bunlar görmezden gelinemez.

“Bize güvenin, biz ne yaptığımızı biliyoruz” demek, Kurd milletine atılmış bir tokat gibidir. Burada amaç nedir? Net olarak belirtmek gerekir ki; bu çerçevedeki söylemler ve kararlar, Kurd milletinin beklentilerine uymamaktadır ve hiçbir şekilde karşılık bulmamaktadır.

Bu da şu anlama gelir: Yeni yapılanmalar ortaya çıkacak ve daha şiddetli silahlı mücadeleler başlayacaktır. Bunun önüne kimse geçemez. Zaten Rojhilat’taki PJAK ve diğer bazı hareketler, “Bizim herhangi bir bağlılığımız yok, mücadelemize devam edeceğiz” diyerek açıklamalar yapıyorlar. Rojava Kurdistanı’ndaki insanlarımız da bu kararın kendileri için bağlayıcı olmadığını ifade ediyorlar. Bu açıklamalar anlaşılırdır.

Ancak bir anlaşma yapılıyor ve bu hareketin önderi hâlâ cezaevinde tutuluyor. Süreçle ilgili yalnızca sınırlı açıklamalar yapılıyor. Silahların bırakılacağı söyleniyor ama bunun sonunda ne olacağı, Kurd halkı için neyin kazanım sayılacağı önceden belirlenmeden, kararlaştırılmadan ve hem kendilerini Türk kabul eden topluma hem de Kurd halkına açıklanmadan bu süreçten olumlu bir sonuç çıkmaz. Bu da bizi endişelendiriyor ve bu endişeyi dile getirmek bizim en doğal hakkımızdır.

Aksi takdirde, geçmişte yaşanan olumsuzluklardan daha kötü bir sürecin kapısı aralanmış olur. Biz, PKK hareketi içinde yer alan, bize yakın olan bazı arkadaşlarımızla —gençlik yıllarımızdan bu yana mücadele içinde olan insanlarla— bu konuları görüştük. Onlar da benzer kaygılar taşıyor. Ayrıca halkımızdan, değerli ve tecrübeli büyüklerimizden de benzer uyarılar alıyoruz. Bizim de kendimize göre birikimimiz ve tecrübemiz var. Görüşlerimiz bu çevrelerin görüşleriyle örtüşüyor.

Üzücü olan şu ki: Onca kıyamet koparıldıktan sonra, mevcut durumdan daha kötü bir tabloyla karşı karşıya kalacağız gibi görünüyor. Şimdiye kadar ne bu örgüt, ne Türkiye Cumhuriyeti adına konuşanlar, ne de kendilerini Türk kabul eden çevreler, Kurd milleti adına açık ve doyurucu bir açıklama yapmamıştır.