Bugün “terör” diye adlandırılan ve Kürtlere fatura edilmeye çalışılan düzenin gerçek mimarları ise Türkiye’yi yönetenlerdir. Güney’de ışid güçleriyle işgal edilen alanlardan geriye çekildiklerinde, dağlarda elinde küçücük silahlarla hiçbir karşılık beklemeden direnen gerilla güçlerini hep birlikte görmedik mi? Yakın dostum Ali Gazi’nin de içinde yer aldığı, kendisinin desteklediği Kürdistan siyasi hareketlerinden biri olan (TAK) cephesinde mücadele edenlerin fotoğrafları hâlâ elimizdedir. Onlar, Bixi diye tabir edilen küçük silahlarla bile büyük bir fedakârlığın örneğini gösterdiler.
Seyit Rıza, Osmanlı paşalarının Rus hücumuna karşı direnmeyerek kaçtıkları bir dönemde Dersim’deki Kurd liderlerini toplamış, Rus birliklerinin bazılarına saldırmış ve onların ellerinden aldıkları silahlarla Rusları Erzincan’ın ötesine kadar geri püskürtmüştür. O zamanın Osmanlı generalleri büyük başlı, kibirli ama korkak ve liyakatsiz yöneticiler Dersim’e gelerek Kurd kahramanı Seyit Rıza’ya “Paşalık” unvanı vermiştir.
Kurd milletinin kanı, canı ve malıyla oluşturduğu gücü eritmeye çalışıyorlar. Tüm dertleri budur. Yaptıkları, söyledikleri her şey, oynadıkları kirli oyunun bir parçasıdır. Ne kardeşlikten ne de uygar bir devlet yapılanmasından gerçek anlamda söz etmişlerdir. Kuzey Kurdistan’da başlayıp Kurdistan’ın diğer parçalarında devam eden kapsamlı kurtuluş mücadelesi, bağımsızlık hedefiyle birleştiğinde ancak milletimize gerçek bir hizmet oluşturur.
Mücadeleyi ortak hedefe taşıncaya kadar durmayacağız