Bu seçim sürecinde devletin tüm olanakları özellikle de TRT, AK Parti’nin taraftarı olarak hizmet yaptı. Görevlerini unuttular ve muhalefette bunlara bir şekilde engel olamadı. Buna rağmen kendilerini Türk olarak kabul eden çevrelerde menfaatleri için Türkiye’de gerçek bir demokratik yapılanması ile diktatörlük ortamı tercihi arasında kaldılar ve diktatörlüğü tercih ettiler. Oylarını bu yönde kullanmayı tercih ettiler.
Cumhur ittifakı çevreleri sık sık Avrupa’nın ve Amerika’nın, Türkiye’nin yok olması için çalıştıkları anlamında çok ciddi bir yalana dayalı propaganda yaptılar ve maalesef bazı çevrelerde bunu ciddiye aldılar. Hâlbuki Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği Türkiye’nin yok olmasını isterlerse, Türkiye’yi korumak için NATO üyesi olarak kalmasını istemezlerdi. Bu durum muhalefet tarafından doğru düzgün izah edilmedi. Türkiye’nin Rusya ile birlikte hareket etmesi NATO ittifakına şartlarına aykırı olmasına rağmen, şimdiye kadar NATO Türkiye’ye karşı herhangi bir yaptırım getirmedi. Fakat bu durumda halka anlatılmadı.
Amerika Birleşik Devletlerinin ve Avrupa Birliği’nin, Türkiye’nin yok olmasına yönelik projeleri olsaydı; ben bilirdim ki, yok zaten. Ancak Türkiye’nin yönetim şekline itirazları var. Buna bizimde itirazımız var. Bunlar önemli hususlardır.
Kendilerini Türk olarak kabul eden vatandaşların doğruyu görememeleri bu seçimin sonucunu etkiledi.
Ayrıca biz Kurdler açısından, Kurdlüğe sahip çıkma temelinde siyasi bir çalışma gerçekleştirilemedi. Kurdlerin birlikteliği adı altında doğru düzgün bir çalışma yapılamadı. HDP’nin oyları 8-10 milyon arasında olması gerekirken daha önceki seçimden farklı olarak oy kaybı görülüyor. HDP kimlik arayışı ile bocalarken Kurdlerin esas beklentilerini göz ardı ettiler. Biz Kurdler bu seçimden ders çıkarır mıyız? Çıkarmak zorundayız. Kurd halkı kendi geleceğini tayin etme noktasına odaklanmalıdır.
Cumhur ittifakı taraftarları gerçek bir demokratik yapı ile diktatörlük bağlamı arasını tercihlerini yaptılar.
Hayırlısı olsun, diyelim.
