Pazartesi gününden beri hepimizin yüreğine sancı düşüren deprem olayının mağdurlarının sıkıntılarını anlayabilmemiz mümkün değildir. Onu anlayabilmek için o süreci yaşamak gerekir. Daha önce 1975 yılında Lice depremini bizzat yaşadım. Başından itibaren olaylar bitene kadar oradaydım. Daha önce Bingöl depremi sürecini de yaşadım.
Özellikle Maraş ve diğer bölgelerde arama kurtarmaları çalışmaları yapan ve ilk gelen yetkililer Kürdistan Bölge Hükümeti görevleriydi. TRT kurumları yapılan yardımları okurken bu gerçeği şimdiye kadar dillendirmediler. Bosna’da 10 kişilik bir uzman göndermiş, onu bile okuyorlardı. Kuzey Kıbrıs’tan gelenleri okuyorlardı. Kamuoyunu bilgilendiriyorlardı. Fakat Kurdistan Bölge Hükümetinin desteğini niye ifade edip halkın bilgilenmesini sağlamıyorlar? Ayrıca afete maruz kalan şehirlerde yardım dağıtan, yemek pişirip dağıtan tek kurumdur. Sağ olsunlar. Kurdistan Bölge Hükümetinin yöneticilerine ve Barzani Vakfının bütün çalışanlarına saygıyla teşekkür ediyoruz. Zor durumdaki insanlara en zor günde yardım için koşuşturuyorlar. Rojava bölgesinde İdlib’e kadar Kuzey Kurdistan’da mağdur durumdaki insanlara yardım etmek için koşturuyorlar. Biz bazı faşist naraları duyuyoruz. Kurdistan Bölge Hükümeti yöneticileri sürekli olarak Erdoğan’ın Ankara’da ki sarayında ziyaret ediyorlar. Türkiye’nin yöneticileri sürekli Kurdistan Bölge Hükümetinin yöneticilerini resmi davetli olarak Kürdistan bölge hükümetini ve oradaki hükümet binalarını ziyaret ediyorlar. Bütün bu gerçeklere rağmen insanların midesini bulandırmanın gereği yok. Biz bu süreçte böylesi tartışmaların münasip olmadığına inanıyoruz. Dolayısıyla benim söyleyecek çok sözümüz var ama fazla midemizi bulandırıp bizi kendi suratlarına kusturmasınlar, deriz. Hizmete koşanlara saygıyla teşekkür ediyorum. Gelenler kim olursa olsun.
TRT’de çalışanlar bizim vergimizden verilen parayla maaş aldıklarını unutmasınlar. Bazı siyasi şahsiyetlerin aleyhte yaptıkları açıklamalar için utanç duymaları gerekir. Birçok insanımızın deprem bölgesinde olumsuzluklara maruz kalmış olmalarına rağmen, ihmal edilmiş olmalarına rağmen biz diyoruz ki; bugün onları konuşma günü değil. Bugün yapılacak olan ilk iş dayanışmadır. El uzatılmaya muhtaç olanlara, el uzatmaktır. Hizmettir, hizmet anlayışıdır. Hizmet anlayışı bir ahlaki sorumluluktur. Bunun için yarışalım, diyoruz. Bunun için koşalım, diyoruz. Birileri bunu görmezlikten geliyorsa ve yardım edenlerin Kurd olmalarından ötürü ukalalık ve hayâsızlık yapıyorlarsa ben onlara cevabını vermesini bilirim. Onların kapısını çalıp, o terbiyesizce söylemlerinin hesabından sorabilirim. Bunu herkes duysun, isterim.
