KURDİSTAN DAVASI ADINA TARİHİ SORUMLULUKLARIMIZ, EKSİKLİKLERİMİZ VE ROJAVA DAVASI

0
972

Dünya’da tarihi en eskiye dayanıyor olan Halkımızın soylu olduğu kadar asil olduğunu anlatmamıza gerek yoktur. On iki bin yıllık tarihi net olarak bilinen başka bir Halk bilinmiyor. Dünya’nın her kıtasında insanların yaşadığı biliniyor ancak ırk ve dili bilinen, tarihi on iki bin yılına dayanan Kurd Halkı’dır. Dünya’da ilk olarak Devlet kurmuş ve yine ilk olarak büyük imparatorluk kurmuş olan Halk, yine Kurd Halkı’dır.

Mısır’da Firavun devletinin en güçlü olduğu dönemde Dünya’da en güçlü üç devlet vardı. İkisi Kurd Devletidir ve Kurdistan Devletleri, Kurdistan topraklarında egemendiler.
Kurd u Kurdistan tarihi ile ilgili Kurdistan Kral ve Beylerinin yazmış olduğu yeteri kadar kitaplar vardır. Elbette uluslararası saygıdeğer ve bağımsız tarihçilerinin Kurd u Kurdistan tarihi ve Kurd insanının asaleti ile ilgili yüzlerce eser var.
Kurdistan Birleşik Devletleri Hükümeti adına kapsamlı olarak Kurd u Kurdistan tarihiyle ilgili doyurucu bilgi içeren ansiklopedi tarzında çalışmalar yapılıyor.
Kısa bilgilerle giriş yaptığımız bu yazımızın esas konusu ise, Kurd’ler olarak içinde bulunduğumuz durumdan ötürü kendimizi sorgulamamızla ilgilidir.

Birinci Dünya Savaşı sürecinde biz Kurd’ler kendimize sahip çıkmak yerine Türk’lere sahip çıkmayı tercih etmişiz. Türklük adına bize verilmiş olan söz ve vaatlere aldanmışız. Halbuki, Kurdistan liderleri Dünya devletleriyle ilişkileri yürütmeyi üstlenselerdi eğer, Türk’leri de koruyacak çerçevede anlaşmalar yapmayı da, Bağımsız Kurdistan Devletini resmileştirmeyi de başarabilirlerdi.

Birinci Dünya Savaşı dönemi geçmiş artık. Tarihi de değiştiremeyiz. Ancak gelecek ile ilgili Kurd u Kurdistan tarihini yeniden yazabiliriz. Bunu başarmak zorundayız. Halkımız adına siyasi çalışmalar yürütüyor olan güçlü taraflar birbirleriyle işbirliği yaparak gelişmeyi stratejik prensip olarak benimsemelidirler. Halen iki ayrı Kurdistani siyasi hareket, kendi aralarındaki farklılıkları gideremiyorlarsa ve yabancıların arabuluculuğuna sığınıyorlar ise, bu biz Kurd’lerin yetersizliğidir ve sorgulamak zorundayız. Niye kendi aramızdaki farklılıkları kendi aramızda çözemiyoruz(?) Sıradan bireylerin ucuz hesap ilişki ve anlaşmazlıklarından söz etmiyoruz.

Soylu ve asil Kurd Halkı’nın öncü görev sorumluluğunu üstlenmiş olan siyasi parti yöneticilerinden söz ediyoruz. Bu olumsuzluğun yanı sıra, aynı siyasi oluşum içerisinde birbirleriyle anlaşamayan kadrolaşmalar var. Bu kadrolaşmalar, kendi aralarındaki farklılıkları gidermek için bile yabancı arabuluculara sığınıyorlar. Bu darlığın aşılması şarttır.
Kurdistan davası bugünkü ortamda böylesi sorumsuzluklara katlanmakla, kendi mücadelesinin önünü tıkıyor.
Kurdistani siyasi hareketlerin kendi içlerinde ve birbirleriyle anlaşmazlıkları olabilir elbette. Anlaşmazlıklar cepheleşmeye dönüştüğünde tarafları zayıflatır ve Kurdistan davasını da çıkmazlara sürükler. Anlaşmazlıkları gidermek amacıyla yabancıları aracı olarak davet etmek ise çözümden ziyade tarafları çıkmaza sürükler. Mücadelenin sır ve yöntemleri çarşı pazar ortanın malına dönüşür.

Kurd Halkı’nın soylu tarihi boyunca var olan en büyük kültür mirası “cemaat” olgusudur. Anlaşmazlıkların giderilmesi için cemaat toplanıp tarafları dinler, delilleri değerlendirir ve karar verir. Taraflar da kararca uyarlar. Kurd toplumu, cemaat kararlarına uymayı namus görevi olarak-sorumluğu olarak görür.
Şimdi piyasada bir sürü düşman piyonları olarak karıştırıcılık yaparlar. Kendi ucuz ve çirkin hesaplarına cemaat kültürünü de malzeme yapıyorlar. Düşman sömürgesi bazı çevreleri erozyona uğratmış. Bu tür ucuzluklar mahalli vakalardır. Ulusal bazda, özgürlük mücadelesinin Bağımsızlıkla taçlanmasını sağlamak, Kurdistani siyasi sorumluların görevidir. Müşterek hareket alanı-ortamı oluşmalıdır. Siyasi yetkililer böylesi anlayışı benimsemiyorlar ise Halkımız, siyasileri birbirleriyle uzlaşmaya teşvik etmelidirler.

Rojava’da, faşist Türk devlet yöneticileri çirkin oyun peşindeler.
Kuduz köpekler gibi havlayıp uluyorlar. Kurd Halkı olarak Rojava’da, Dünya’da bir başka benzeri görülmemiş kahramanlık destanları yazmış olan kardeşlerimizi yalnız bırakmayalım. Faşist Türkiye devletinin kalleş ve barbar yöneticileri, Kurd Halkının Rojava’yı yalnız bırakmayacağını görerek anlamalıdırlar. Efrin’de oynanan oyunlara maruz kalmayalım. Rojava, Kurdistan’ın bayrağı olarak korunmalıdır. Türkiye’de Halkımız orantısız kaba, barbar ve faşist devlet saldırılarının hedefidir. Dünya Türkiye ile sınırlı değildir. Kurd Halkı Dünya’nın her tarafında seferber olup Rojava’nın Türkiye faşizmine boğulmasına engel olmak amacıyla her türlü yasal haklarını kullanmalıdır. Bu bir ulusal savunma hakkıdır. Her Kurd siyasi hareketi gibi her Kurd bireyi kendisini Rojava’nın savunmasına adamaya hazır olmalıdır. Artık Kurd u Kurdistan davası yalnızca siyasi oluşumların güdümünde değildir. Ulusal davalar, ulusun her bir bireyinin davasıdır.

Her yaşadığımız ülkede var olan kanun ve kurallara uymak zorundayız. Bunu unutmayalım. Yaşadığımız ülkelerin kanun ve kurallarına riayet etmek, kendimize saygının gereği olarak görmeliyiz. Vatanımız zorla ve sahtekarlıkla elimizden alınmış.
Vatanımızı işgalcilerin elinden almak, hak ve görevimizdir. Bu hak ve görevimizi yerine getirmemizin kanuni yolları vardır. O yolları kullanalım. Sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere hukukçu çevreler Türkiye devletinin bireysel olarak yöneticileri aleyhinde binlerce dava açılabilinir. Uluslararası kurumları Rojava’da kamp kurmaya ikna edebiliriz. Yüzlerce sivil toplum kuruluşları Kobane’de kamp kurabilirler. Benzeri çalışmalar organize edilebilinir.

Kurdistan Birleşik Devletleri Hükümeti adına uluslararası alanda çok önemli çalışmalar yapıyoruz. Ayrıca her Kurd bireyinin Rojava için seferber olmasını rica ediyoruz.
Silav u rêz bi dile Kurdistani.

06-12-2018

Saygılarımla, Hüseyin Baybaşin